2024 yılı itibarıyla, İsrail ordusunun Gazze Şeridi’nde gerçekleştirdiği yıkım faaliyetleri dikkat çekici boyutlara ulaşmıştır. Filistin Vakıflar ve Din İşleri Bakanlığı’na göre, bu yıl boyunca toplamda 815 cami tamamen, 151 cami ise kısmen yıkılmıştır. Bunun yanı sıra, bölgedeki dini ve kültürel mirası oluşturan 19 mezarlığın tamamen yok edildiği, 3 kilisenin de yerle bir edildiği bildirilmektedir. Bu durum, Gazze’deki çatışmaların sadece fiziksel değil, aynı zamanda manevi ve kültürel miras üzerinde de ciddi tahribata yol açtığını göstermektedir.
Açıklamalarda ayrıca, işgal altındaki Doğu Kudüs’te yer alan önemli bir dini merkez olan Mescid-i Aksa’ya yönelik baskınların da durumu ele alınmıştır. 2024 yılı boyunca Mescid-i Aksa’ya toplamda 256 baskın düzenlendiği belirtilmiş ve bu baskınlara 2 bin 567 İsraillinin katıldığı ifade edilmiştir. Bu baskınlarda dini ayinlerin gerçekleştirildiği, Mescid-i Aksa’nın ruhsal ve manevi atmosferinin ciddi şekilde etkilendiği gözlemlenmiştir.
İsrail’in iç politikası da bu tür eylemlerin artmasında etkili bir faktör olarak öne çıkmaktadır. Aşırı sağcı Ulusal Güvenlik Bakanı Itamar Ben-Gvir, göreve geldiği tarihten itibaren Mescid-i Aksa’ya toplamda 7 kez baskın düzenlediği, Gazze saldırılarının başlamasından bu yana ise bu sayının 4 kez daha arttığı ortaya konmuştur. Bu durum, İsrail hükümetinin işgal altındaki topraklarda izlediği politikanın bir yansıması olarak değerlendirilmektedir.
Batı Şeria’daki durum da pek iç açıcı değildir. El Halil kentinde bulunan Harem-i İbrahim Camisi’nde 2024 yılı boyunca İsrail güçlerinin ezan okunmasını en az 674 kez engellediği, caminin işlevselliğini ve ruhsal dinamiklerini olumsuz yönde etkilediği kaydedilmiştir. Bunun yanı sıra, yıllar boyunca çeşitli kesimlerden gelen eleştirilere rağmen, İsrail güçleri Batı Şeria’nın farklı bölgelerinde 20 camiye saldırılar gerçekleştirerek, bu yapıların da güvenliğini tehdit etmiştir.
İsrail’in bu tür eylemleri, sadece Filistin topraklarında yaşayan Müslümanlar için değil, aynı zamanda uluslararası kamuoyunda da ciddi tepkilere yol açmaktadır. Özellikle Mescid-i Aksa’nın kutsallığı, dinler arası barış ve hoşgörünün simgesi olarak kabul edilmektedir. Bu nedenle, baskınların arttığı bir dönemde, dünya genelinde bu duruma karşı ortak tepkilerin verilmesi gerektiği vurgulanmaktadır.
Sonuç olarak, 2024 yılı itibarıyla Gazze ve Batı Şeria’daki yıkımlar ve baskılar, yalnızca savaşın bir sonucu değil, aynı zamanda uzun süredir devam eden bir işgal politikasının sonucudur. Bu tür eylemler, bölgede kapsamlı bir barışın sağlanması için çözüm yollarını zorlaştırmaktadır. Hem ulusal hem de uluslararası düzeyde bu mesele üzerinde durulması, insan haklarının ihlalinin önlenmesi açısından büyük önem taşımaktadır.