Güney Kore, 4 Aralık 2024 tarihinde Devlet Başkanı Yoon Suk Yeol tarafından ilan edilen sıkıyönetim kararı ile dünya gündemine oturdu. Ancak bu karar, yalnızca 6 saat sonra yürürlükten kaldırıldı. Sıkıyönetim kararının ardından, Amerika Birleşik Devletleri hükümetinden de tepkiler gelmeye başladı. Dışişleri Bakanı Antony Blinken konu ile ilgili bir yazılı açıklama yaparak, Güney Kore’deki gelişmeleri yakından takip ettiklerini belirtti.
Blinken, Yoon’un, ülke anayasası ve Ulusal Meclis tarafından verilen karar doğrultusunda sıkıyönetimi iptal etmesini “memnuniyetle karşıladıklarını” ifade etti ve siyasi anlaşmazlıkların barışçıl bir biçimde, hukukun üstünlüğüne uygun bir şekilde çözülmesini beklediklerini vurguladı. Ayrıca, ABD’nin Güney Kore halkına olan desteğini ve ortak demokrasi ile hukukun üstünlüğüne dayanan ABD-Güney Kore ittifakına olan bağlılıklarını sürdürdüklerini dile getirdi.
Yoon Suk Yeol, sıkıyönetim ilan etme kararını muhalefetin devlet karşıtı faaliyetlerde bulunduğu iddiasına dayandırmıştı. Bu süreçte, Güney Kore Kara Kuvvetleri Komutanı Park An-su sıkıyönetim komutanı olarak atanmış ve bu durum, meclis ile siyasi partilerin faaliyetlerini yasaklayan bir duruma yol açmıştı.
Ancak, Ulusal Meclis’te yapılan acil oturum sonucunda sıkıyönetimin kaldırılmasına dair bir karar alındı. Bu gelişmeler üzerine Yoon, sıkıyönetim uygulamasının sonlandırıldığını duyurdu. Bu süreçte, Yoon’un ilan ettiği sıkıyönetim sadece yaklaşık 6 saat sürdü. Sıkıyönetim kararının ardından yaşanan bu hızlı geri dönüş, ülkede siyasi bir krize yol açtı; muhalefet partileri, Devlet Başkanı Yoon’a istifa etmesi çağrısında bulundu.
Altı saat süren sıkıyönetim uygulaması ve ardından yaşanan olaylar, Güney Kore’deki siyasi atmosferi gerginleştirdi. Muhalefet, Yoon’un kararlarının anayasal demokratik değerlere uygun olmadığını savunarak, bu durumu ülkenin siyasi geleceği açısından önemli bir tehdit olarak değerlendirdi. Dolayısıyla, muhalefet partileri ve kamuoyunda, Yoon’un liderliğinin sorgulanması ve siyasi istikrarın sağlanabilmesi için kademeli reformlar yapılması gerektiği yönünde yoğun çağrılar yapıldı.
Sonuç olarak, Güney Kore‘deki bu olaylar, uluslararası toplumdan da dikkatle takip edildi. Özellikle ABD yönetiminin, demokrasi ve hukukun üstünlüğü gibi temel değerlere olan bağlılığı, Yoon’un kararlarını izlemek için hâlâ geçerli. Siyasi kriz ve gerilim, Yoon’un liderliğinin geleceği açısından belirleyici bir unsur haline gelirken, ülkenin siyasi dinamikleri de bu gelişmelere paralel bir şekilde şekillenecektir.