USD40,70
%0.02
EURO47,22
%1.43
EURO/USD1,16
%1.59
BIST10.746,98
%0.04
Petrol69,44
%-3.15
GR. ALTIN4.394,93
%2.22
BTC4.625.105,80
%-1.30
  1. Haberler
  2. Kültür & Sanat
  3. Gizli Planlar ve Çöken Ülkeler: Büyük Güçlerin Oyunları

Gizli Planlar ve Çöken Ülkeler: Büyük Güçlerin Oyunları

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

 

 

 

Konuya başlamadan önce birkaç noktayı açıklamam gerekiyor. Öncelikle, son günlerde oldukça revaçta görülen “çözüm”“barış” sözleriyle bizlere sunulan konunun ardında neler var? Bu yazıyı yazmama, sosyal medyada gördüğüm bir Azimet Gürbüz yazısı neden olduğu için, öncelikle Gürbüz’ün yazısını paylaşmak istiyorum:

“Biz hapisteyiz ama fikrimiz iktidarda.”

Bu sözü hatırlayan var mı? Söyleneli 45 yıl olmuştur. Söz hafızam beni yanıltmıyorsa, o yılların MHP genel başkanı söylemişti ya da MHP’nin 12 Eylül’de yargılanan davasının savunmasında vardı.

O günlerde gazetelere manşet olmuştu: “O iktidar” yani MHP’nin düşüncesine yakın bulduğu 12 Eylül, Türkiye’de Kürtçe konuşmayı yasakladı. Güneydoğuda bir köy meydanında, erkeğin cinsel organına ip bağlayarak, eşinin eline verip köyde dolaştırdılar.

Diyarbakır cezaevinde yapılan işkencelere dayanamayıp intihar edenler, dünya basınına yansımıştı. (Mahsun Korkmaz, sanırım PKK adına akademi açtı.)

PKK’ya sinsi sinsi yandaş yaratmak için yapılacak işkence ve baskı kalmadı o günlerde.

“O iktidar” döneminde yani 12 Eylül’de, yalnız solcular idam edilmedi, ülkücüler de idam edildi. Kaybolan yüzlerce genç, analar ağlamasın; o günlerin eseri.

“O iktidar” eskiyi tasfiye edip yeniyi yaratma derdindeydi.

Kolay olmadı ve zaman uzadı. CHP hariç, 1980 öncesinin tüm partileri silindi.

MHP’nin “Milliyetçi” düşüncesi bugün, D. BahçeliMusavat DervişoğluÜmit ÖzdağAğiralioğlu ve Mustafa Destici olmak üzere beş partiye bölündü.

D. Bahçeli ve Destici, bu iktidar yanlısı. O dönemin Necmettin Erbakan‘ın MSP’siRTEoğlu ErbakanDavutoğlu ve Kayacan olmak üzere dört partiye bölündü.

Tümünü ilk başlarda kucaklayan Adalet Partisi‘nin esamesi zaten okunmuyor.

“O İktidar” dediğimiz 12 Eylül’ü, “bizim çocuklar yaptı” diyerek, ABD’nin güveniyle kurulmuş ve çok övgüler almıştı.

Nitekim, o dönemden sonra, yani altyapı oluşunca, ABD BOP projesini devreye soktu.

Bakın, Ortadoğu’da artık eski Irak yok, eski Lübnan yok, eski Libya yok, eski Suriye yok.

Gündemde İran ve Türkiye var.

Türkiye’yi “BOP Eş Başkanı” diyen yöneticimiz yönetiyor.

Siz hiç Türkiye’de, “ABD büyükelçisi” ve “Suriye özel temsilcisi” gibi iki görev üstlenmiş birini biliyor ya da hatırlıyor musunuz?

O iki unvanlı elçi, artık televizyonlarda Ortadoğu’yu nasıl dizayn edeceklerini açık açık konuşuyor.

Evet, peki bir parti üyesi olarak benim aklıma gelen bu geçmiş, CHP’ninki de gelmiyor mu?

Geliyor, geliyor. Sadece bizler yeni yeni “ayılıyoruz” ki artık CHP de değişti.

CHP’yi dizayn edenin hapiste olması, bir şey değiştirmez. Bir ülkede egemen güçler, amaçlarına ulaşmak için, yukarıda özetlediğim gibi, gerçek ya da şeklen, kurbanlar da elbet olacaktır, İmamoğlu gibi.

Benim açımdan, CHP’nin stratejisini, kurulan komisyonun işlevini, partinin neden katıldığını tartışmanın hiç anlamı kalmadı.

CHP gerçek anlamda değişti ve artık farklılaştı.

Öyle görünüyor ki, Özgür Özel’in “Ülkenin kolonlarına çivi çaktırmayız” sözü, zaten harap olmuş kolonların da CHP’nin dahil olduğu bir süreçte yıkılacağına şahit olacağız.

İmamoğlu’nun gurur duyarak, kapının üstündeki yazı görünsün diye resim çektirdiği kurum ve amacı aşağıya aldım.

Hiçbir şey tesadüf değilmiş:

“Chatham House veya diğer adıyla Kraliyet Uluslararası İlişkiler Enstitüsü, 1920’de kurulan, dünya çapındaki güncel meseleleri analiz etmek amacıyla hareket eden, Londra merkezli kâr amacı gütmeyen düşünce kuruluşudur.”  Azimet Gürbüz

 

 

Günümüzde Ortadoğu’da eski Irak, eski Lübnan, eski Libya ve eski Suriye artık var olmadığını söylemek yanlış olmaz. Bu ülkelerin geleneksel sınırları, hükümetleri ve politik yapıları büyük değişikliklere uğramış durumda. Bölgede yeni güç dengeleri ve yeni devlet yapılan dırmaları ortaya çıkmış durumda.

Gündemde ise İran ve Türkiye öne çıkıyor. Bu iki ülke, bölgedeki siyasi, ekonomik ve güvenlik dinamiklerini şekillendirmede kilit aktörler konumunda. Özellikle Türkiye’nin bölgedeki stratejik duruşu ve politikalarına dikkat çekiliyor.

Özellikle Türkiye’yi “BOP Eş Başkanı” olarak tanımlayan, yani “Büyük Ortadoğu Projesi”nin ortak yürütücüsü” gibi bir sıfatla yöneten bir lidere atıf yapılmakta. Bu, ülkemizin bölgedeki konumunun ve dış politikasının uluslararası planlarla ne kadar iç içe olduğunu gösteriyor.

Bir diğer dikkat çekici nokta ise, Türkiye’de üst düzey bazı diplomatların, aynı kişilerin hem ABD büyükelçisi hem de Suriye özel temsilcisi gibi iki önemli görevi aynı anda yürüttükleri. Bu iki unvanlı elçinin artık televizyonlarda, Ortadoğu bölgesini nasıl şekillendirecekleri ve dizayn edecekleri hakkında açıkça konuştuğu görülüyor. Bu, ülkeler arasındaki gizli veya açık işbirlikleri ve bölgesel planların detaylarını anlamamız açısından önemli.

Peki, bu gelişmeleri ve mevcut durumu, tarihsel ve siyasi açıdan bakmak isteyenler, özellikle de muhalif ve milliyetçi çerçeveden, aynı zamanda ülkenin iç siyasetiyle ilgilenenler, şu soruları sormaya başlamış:

“Siz hiç Türkiye’de ‘ABD büyükelçisi’ ve ‘Suriye özel temsilcisi’ gibi iki görev yürütmüş birini tanıyor musunuz? Bu unvanları taşıyan bir kişinin, bölgedeki gelişmeleri ve dizayn çalışmalarını açıkça kamuoyuna anlatması normal mi?”

Silahlı ve siyasi güçlerin, bölgedeki müdahalelerini ve planlarını gizlemeden açıkça paylaştığı bu ortamda, ülke halkı ve muhalifler açısından bazı sorular ve endişeler doğuyor.

Bu noktada, geçmişte CHP yönetimlerinin ve ülke politikalarının da sorgulanması gerekiyor. Çünkü, bu kararların ve stratejilerin temelinde, belli güçlerin siyasi ve dış politika tercihleri yer almış olabilir. Örneğin, kendini muhalif veya milliyetçi gören kişilerin aklında şu soru canlanabilir:

“Bu gelişmeler ve yapılan açıklamalar, CHP dahil olmak üzere CHP’yi dizayn eden güçlerin de bilgisi dahilinde mi? Bu değişimi ve politikaları kimler yönlendiriyor?”

Şu ayan beyan ortada: ** CHP, artık bir dönüşüm ve değişim sürecinde.** Bu değişim, sadece yüzeysel bir parti içi tartışma değil, aynı zamanda Türkiye’nin bölgesel ve küresel politikalarını da etkileyen köklü bir dönüşüm.

Bir diğer önemli vurgu ise, Mevcut CHP liderlerinden Özgür Özel’in “Ülkenin kolonlarına çivi çaktırmayız” sözüdür. Bu söz, aslında ülkede zaten ciddi anlamda zayıflamış, hatta vurulmuş, yıkılmakta olan yapıları koruma ve dikkat çekmeye ilişkin bir deyim. Ama gerçekler, bu sözlerin tam tersine, bölgede ve ülkede büyük bir kriz ve yıkım sürecinin yaşandığını gösteriyor.

 

İşte, CHP’nin genel stratejisinin ve bu stratejiye hizmet eden komisyonların faaliyetlerinin artık bir anlamı kalmadığını düşünüyorum. Çünkü, parti, kendi içinde ve dışındaki güçler tarafından şekillendirilmiş ve dizayn edilmiş durumda.

Bir başka önemli gelişme ise, İmamoğlu’nun “kapının üstündeki yazı” diye adlandırdığı ve fotoğrafını çektirdiği kurum ve amaçlar büyük anlam taşıyor.” Bu davranış, aslında hiç tesadüfi değil; üstü kapalı bir mesaj veya işaret olabilir.

Uluslararası kurumlara ve think-tank’lere de dikkat çekmek gerek. Örneğin, Chatham House (diğer adıyla Kraliyet Uluslararası İlişkiler Enstitüsü), 1920 yılında kurulmuş ve dünya çapındaki siyasi, ekonomik ve güvenlik meselelerini analiz etmek amacıyla faaliyet gösteren Londra merkezli, kâr amacı gütmeyen bir düşünce kuruluşu.

Yani, bu kurumlar, küresel güçlerin bölgesel planlarını, politikalarını ve stratejilerini şekillendirirken, onların düşünce kuruluşları ve analistleri önemli rol oynuyor. Bu nedenle, ülkenin iç ve dış politika kararlarını anlamak için, bu tür kuruluşların etkisini ve amaçlarını da dikkate almak gerekir.

Sonuç olarak, bölgede yaşananların ve iç siyasetteki gelişmelerin, hem bölgesel hem de uluslararası güçlerin plan ve projeleriyle yakından bağlantılı olduğu görülüyor. Yani, günümüzdeki değişimleri ve gelişmeleri anlamak ve bu gelişmeler karşısında doğru adımlar atmak adına, bu büyük resmin tamamını görmek gerekiyor.

 

Dünyanın tarihinde büyük güçler, kendi çıkarlarını ve nüfuz alanlarını genişletmek adına çeşitli stratejiler ve programlar yürütmüşlerdir. Bazen bu planlar açıkça ortaya konur, bazen ise gizlice, gizli odaklar ve think-tank’ler aracılığıyla hayata geçirilir.

Tarihten Örnekler ve Dersler

1. İngiltere’nin Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) ve Orta Doğu’daki müdahaleleri:
İngiltere, Osmanlı İmparatorluğu’ndan kalan bölgelerde, özellikle Ortadoğu’da, 19. yüzyılın sonlarından itibaren stratejik hamleler yapmıştır. Mısır’ın işgali (1882), Süveyş Kanalı’nı kontrol altına alma planları ve Orta Doğu petrollerinin keşfi sonrası bölgedeki nüfuz savaşındaki güç mücadelesi, bu planların ilk somut örnekleridir. Bu süreçte, bölgedeki halkların iradesi değil, büyük devletlerin çıkarları öne çıkmış ve bölge sürekli manipülasyonlar, savaşlar ve müdahalelerle şekillendirilmiştir.

2. Soğuk Savaş dönemi ve NATO’nin etkisi:
İkinci Dünya Savaşı sonrası, ABD ve Sovyetler Birliği’nin küresel nüfuz mücadelesi, çeşitli ülkelerin iç işlerine müdahale edilmesine zemin hazırlamıştır. Örneğin, 1953’te İran’da CIA destekli darbe, Tahran’daki Muhammed Musaddık iktidarını devirmiş ve yerine bağımlı bir yönetim getirmiştir. Bu, uluslararası güçlerin bölge üzerinde hegemonyasını pekiştirmek ve enerji kaynaklarına ulaşmak için gerçekleştirdiği planlardan sadece biridir.

3. Latin Amerika ve Afrika’daki müdahaleler:
ABD’nin, Guetamala, Nicaragua, Venezuela gibi ülkelerde çeşitli darbeler, ekonomik ambargo ve askeri müdahaleler yapması, büyük güçlerin bölgedeki çıkarları doğrultusunda hareket ettiğinin örnekleridir. Bunlar, çoğu zaman halkın iradesinden bağımsız şekilde, gizli operasyonlar ve uluslararası kuruluşlar aracılığıyla hayata geçirilmiştir.

Günümüzdeki Egemen Güçlerin ve Kurumların Stratejileri

Bugün ise, bu tarihsel stratejilerinyle büyük bir gelişim gösterdiğini ve doğrudan müdahaleden daha sofistike yöntemlere yöneldiklerini görüyoruz. Bu kapsamda:

  • Think-tank’ler ve uluslararası kuruluşlar:
    Örneğin, Chatham House (Kraliyet Uluslararası İlişkiler Enstitüsü), CFR (Council on Foreign Relations) gibi kurumlar, sadece düşünce kurumu olmanın ötesinde, küresel politikaları şekillendiren, hükümetler ve büyük şirketler ile yakın çalışan güçlü araçlardır. Bu kurumlar, politik kararların teorik altyapısını hazırlamak ve uygulamalarını yönlendirmekle görevli.

İzninizle, değerli okurlar, burada paylaşacağım görsellerde Chatham House (Kraliyet Uluslararası İlişkiler Enstitüsü) ile CFR (Council on Foreign Relations) adlı düşünce kuruluşlarının, bizim siyasi liderlerimizle birlikte göründüklerini göreceksiniz. Dikkatinizi buraya çekmek ve önemini vurgulamak istiyorum.

 

  • Bölgesel iktisadi ve askeri stratejiler:
    ABD’nin Ortadoğu’da “Yumuşak Güç” (diplomasi, kültürel etkiler) ve “sert güç” (askeri müdahale, ekonomik ambargo) kombinasyonunu kullanması, Çin’in ise yeni “Kuşak ve Yol” projesiyle küresel ekonomik etkisini artırması, büyük güçlerin planlarının hayata geçirildiğinin göstergesidir.

İki kutuplu dönemi aşan yeni düzen:
Günümüzde ABD, Batı Avrupa ve NATO ile Çin, Rusya ve çeşitli Asya ülkeleri arasında yeni bir güç mücadelesi yaşanıyor. Bu yeni savaşlar, açık çatışma olmaksızın, ekonomik ve teknolojik bağımlılıklar, bilgi savaşları ve manipülasyonlar aracılığıyla yürütülüyor.

 

Sözde Değil, Gerçek Planlar

İşte burada büyük resim ortaya çıkıyor: Tarihsel örnekler ve günümüzdeki gelişmeler, büyük güçlerin plan ve programlarının sadece kağıt üzerinde kalan vizyonlar değil, gerçekten uygulamaya konduğunu, güçlerini ve nüfuz alanlarını genişletmek amacıyla adım adım hayata geçirildiğini gösteriyor.

Örneğin, 2003 Irak işgali:

  • Birçok kaynak, bu müdahalenin petrol kaynaklarına ve bölgesel hegemonya için yapıldığını; hazırlıkların yıllar öncesinden planlandığını, istihbarat ve diplomasi ağlarının önceden kurulup test edildiğini iddia eder.
  • Irak’taki meşru olmayan biçimde gerçekleştirilen bu müdahale, bölgeyi daha da istikrarsızlaştırırken, Amerikan ve batı güçleri için yeni nüfuz alanları açtı.

Ya da, Batı’nın Ukrayna’ya yönelik tutumu:

  • 2014’teki Kırım işgali ve sonrasında yaşananlar, NATO’nun doğu sınırlarına yakın bölgelerde askeri varlığını artırmasıyla, eski Sovyet coğrafyasında yeni denge savaşlarının yaşandığını gösteriyor.

Büyük güçlerin, hem geçmişte hem de günümüzde, stratejilerini sıfırdan değil, adım adım, planlı ve bilinçli şekilde hayata geçirdiği, bunun da büyük bir aktarım ve yönlendirme altyapısı aracılığıyla gerçekleştirildiği açıkça görülüyor. Bölgedeki ve dünyadaki gelişmeler, bu büyük planların küçük parça ve aşamalar halinde gerçekleştiğinin kanıtıdır.

İşte, tarihsel ve güncel örneklerle desteklenmiş, strateji ve programların kendi sözleriyle değil, güçlü uygulamalarla hayata geçtiğini gösteren zengin ve ikna edici bir anlatım. Bu yaklaşım, büyük güçlerin dünya düzenini nasıl sürekli şekillendirdiğini anlamamıza yardımcı olur.

 

1. Tarihsel Temeller: Büyük Güçlerin Strateji ve Programları

İnsanlık tarihinin en büyük güçleri, binlerce yıldır, kendi çıkarlarını genişletmek ve nüfuz alanlarını korumak amacıyla çeşitli stratejiler uygulamış, bunları sadece sözde değil, hayata geçirmiştir. Bu süreçler, günümüzde ortaya çıkan yeni nesil politikaların temelini oluşturur.

Osmanlı’dan Modern Devletlere

  • Osmanlı’nın çöküşü ve Batı’nın kıtasal ve denizsel yayılma stratejileri:
    Osmanlı’nın zayıflamasıyla birlikte, Avrupa güçleri, özellikle İngiltere ve Fransa, Osmanlı toprağını parçalamak, nüfuzlarını artırmak ve ekonomik kaynaklarına ulaşmak için gizli ve açık planlar geliştirdi. İngiltere’nin, 19. yüzyıl boyunca Mısır ve Kıbrıs gibi stratejik bölgelerde yaptığı askeri ve diplomatik hamleler, bu planların tarihi örnekleridir.
  • Sömürgecilik ve katıłyı planlar:
    Afrika ve Asya kıtasında büyük güçler, doğrudan veya vekil devletler aracılığıyla nüfuzlarını genişletip, yerel halkların iradesini hiçe sayan yönetimler kurdular. Bu, bölge halklarının direnişleri ve ayaklanmalarıyla kesintiye uğradı, ama planlar hep belli bir hedef doğrultusunda ilerledi.

20. Yüzyıl ve Soğuk Savaş Dönemi

  • İki kutuplu dünya düzeni, gizli ve açık müdahale ve operasyonlar:
    İngiltere ve ABD’nin, “denge politikası” veya “yayılma stratejisi” kılıfıyla, pek çok ülke üzerinde gizli operasyonlar yürüttüğü örneklerle doludur.

    • 1953 İran Darbesi:
      CIA destekli bu darbeyle, meşru seçilmiş hükümet devrilmiş ve İran’da ABD’nin çıkarlarına uygun yeni bir yönetim kurulmuştur. Bu, enerji hırslarının ve bölgesel kontrolün bir sonucudur.
    • 1961’de Küba’daki Fidel Castro’nun devrilmesine yönelik planlar:
      Yine, ABD’nin bizzat desteğiyle, küresel güçlerin bölgedeki nüfuzunu koruma çabasıdır.
  • Latin Amerika’da “küçük savaşlar”, ekonomik ve askeri saldırılar:
    Amerika’nın özellikle Meksika, Nikaragua ve Güney Amerika ülkelerinde askeri darbeler ve ekonomik ambargolar yolu ile nüfuz koruma girişimleri, büyük güçlerin bölgesel dominasyon projelerinin canlı kanıtıdır.

2. Günümüzdeki Egemen Güçlerin Güncel Stratejileri ve Gerçekleştirme Süreçleri

Gerek filmlerde, gerekse gazeteci belgelerinde, gerekse de araştırmacıların açıkça ortaya koyduğu gibi, büyük güçler, artık sadece açıklamada “ulusal çıkar” ya da “küresel barış” gibi klişe kavramları kullanmıyor; onları hayata geçiren gerçek mekanizmalar var.

I. Uluslararası Think-Tank’ler ve Güç Odakları

  • Chatham House ve CFR:
    Bu kurumlar, küresel politikaların “kültürel ve entelektüel altyapısını” hazırladıkları gibi, doğrudan veya dolaylı yollardan hükümet, büyük şirket ve medya ile yoğun iletişim halindedirler. Kimi zaman, bu kuruluşlar çeşitli yerleri yeniden şekillendirmek, savaş ortamları hazırlamak veya bölgesel politikaları yönlendirmek üzere operasyonel roller üstlenirler.
  • Gizli operasyonlar ve “yumuşak güç” politikaları:
    Birçok anlaşmalı medya ve kurum aracılığıyla, belli ülkeler veya güç odakları, kamuoyu algılarını değiştirmeye, hükümetleri yönlendirmeye büyük önem verirler. Örneğin, 2011’deki Arap Baharı süreçleri, sosyal medya ve dış etki kullanılarak tetiklenmiş ve büyük güçlerin bölgedeki nüfuz savaşı detaylı biçimde planlanmıştır.

II. Ekonomik ve Askeri Müdahaleler – Günümüz Kapsamında

  • ABD’nin Ortadoğu ve Orta Asya politikası:
    Irak savaşından sonra (2003), Suriye ve Libya’ya yapılan müdahaleler, bölgesel güçlerin ve küresel egemen güçlerin çıkarlarını korumak ve yeni alanlar açmak amacıyla planlandığını gösterir.

    • Libya’da, NATO’nun yönettiği operasyonla Muammer Kaddafi’nin devrilmesi, yerli halkların iradesinden çok, bölgesel ve küresel çıkarların sergilenmesiydi.
    • Suriye’de yaşanan iç savaş ise, hem bölgesel güçlerin, hem de büyük güçlerin vekil savaşlarıyla şekillendirilmiştir. Çatışmalar, bölge ülkelerine ve oradaki nüfuz alanlarına göre planlanmış ve yönlendirilmiştir.
  • Ukrayna ve Rusya arasındaki savaş:
    2014’teki Kırım’ın ilhakı ve sonrasında yaşananlar, NATO’nun doğu sınırlarını nasıl genişlettiğine ve Rusya’nın tepkisine tanıklık ediyor. Bu, yeniden şekillenen güç dengelerinin, bölgesel hesaplara dayandığını gösterir.

III. Yeni Nesil Savaşlar: Bilgi ve Ekonomik Savaşlar

  • Siber saldırılar ve bilgi manipülasyonu:
    Günümüzde savaş, sadece karadan veya havadan değil, aynı zamanda bilgi ve teknolojik alanlarda da yürütülüyor.

    • 2016 ABD Başkanlık Seçimleri’nde Rusya’nın müdahalesi, bu savaş yönteminin en açığa çıkan örneğidir.
    • Çok sayıda uluslararası ve finans kurumunun belirli ülkeleri ekonomik olarak zayıflatmak veya bağımlı hale getirmek için uyguladığı politikalar da, “gizli ve stratejik” planların klasik örnekleridir.

3. Planların Sözde Kalması mı?

İşte en önemli nokta: Tarih boyunca ve günümüzde, büyük güçlerin stratejileri sadece sözde kalmıyor; belli aşamalarda, gizli ve açık operasyonlarla hayata geçiriliyor.

  • Somut kanıtlar:
    • İran’ın nükleer programı:
      Batı’nın uzun yıllar boyunca engel olmaya çalıştığı bu program, sonunda “Ortak Kapsamlı Eylem Planı” (JCPOA) ile belli bir aşamaya getirildi. Ama bu süreçte, diplomasinin yanı sıra, gizli pazarlıklar, sabotaj ve ve başka operasyonlar da yürütüldü.
    • Suriye’deki iç savaş:
      Birçok kaynağa göre, bölgedeki vekil savaşlar, gizli silah sevkiyatları, istihbarat operasyonları ve medya manipülasyonları, planların hayata geçirilmesinde kritik rol oynadı.
  • Gelecek stratejiler ve devam eden planlar:
    Aynı şekilde, Çin’in “Kuşak ve Yol” projesi, Afrika’daki ve Asya’daki yatırımlar, ABD’nin teknolojik üstünlüğü koruma ve yeni teknolojilere (Yapay Zeka, 5G, Kuantum) yönelik stratejileri, aslında kişisel değil, büyük planların birer parçasıdır.

Görüldüğü gibi, tarihsel gerçekler ve güncel vakalar, büyük güçlerin plan ve programlarının sadece kağıt üzerinde değil, sistematik ve sürekli olarak hayata geçirildiğini gösteriyor.
Her savaş, her müdahale, her politik hareket, planlı ve programlıdır. Artık kamuoyuna sunulan resmi beyanlar, sadece örtülü mesajlar ve algı yönetimleri olmakla birlikte, derinlerde, bu güçlerin gerçek niyetleri ve uygulamaları göz önüne alındığında; büyük güçlerin, bölgesel ve küresel hakimiyetleri, stratejilerin ayrıntılı, sistemli ve hesaplı adımlarla gerçekleştirildiği ortaya çıkıyor.

Egemen Güçlerin Stratejileri ve Sonuçları: Çöken ve Dönüşen Ülkeler Üzerinden Somut Kanıtlar

Dünyanın tarihinde ve günümüzde, büyük güçlerin ülkeleri ve bölgesel dengeyi şekillendiren planları, yalnızca teori veya söz değil, büyük ölçüde uygulama ve sonuçlarla kendisini gösteriyor. Bu ekonomik, askeri ve siyasi müdahaleler, birçok ülkenin hakimiyet alanını değiştirip, hatta tamamen çözüp yeni güç dengelerini beraberinde getiriyor. Aşağıda, somut örneklerle, planların sadece kalemde kalmadığını, bölge ve dünya üzerinde belirgin yıkıcı ve dönüştürücü etkiler yarattığını ortaya koyacağız.

1. Ortadoğu ve Kuzey Afrika: Çöküş ve Dönüşüm Süreçleri

a) Libya: Sistematik Çöküş ve Yeni Egemenlikler

  • Gelişmeler: 2011 yılında NATO müdahalesiyle Muammer Kaddafi’nin devrilmesiyle ülke hızla iç savaşlara, kaosa ve bölünmeye sürüklendi.
  • Somut gerçek: Bu müdahale, eski düzeni yıkmadı, sadece ülkeyi parçalandı ve çökertti. Libya, ülkede fiili ikiye bölündü: Bir hâlâ Şeriatçı güçlerin, diğer yarısı ise Batı ve bölgesel güçlerin desteklediği sözde merkezi hükümetlerin kontrolünde.
  • Sonuç: Libya, petrol zengini olmasına rağmen, istikrarsızlık ve kaos içersinde, uluslararası güçlerin vekil savaşlarına sahne oldu. Ülke doğrudan değil, çeşitli güçlerin vekili olarak bölündü.

b) Suriye: Büyük Yıkım ve Yeni Gerçeklikler

  • Gelişmeler: 2011’de başlayan iç savaş, bir devletin parçalanmasını ve büyük nüfus kayıplarını beraber getirdi.
  • Somut gerçek: Muhalif ve vekil güçlerin savaşında, Esad rejimi büyük ölçüde zayıflatıldı, ülkenin doğusu ve kuzeyi IMF ve uluslararası finans kurumlarının kontrolüne terk edildi.
  • Sonuç: Suriye, günümüzde harabe bir ülke; büyük göçler, ekonomik tahribat ve bölgesel parçalanma yaşanıyor. Bu savaş, bölgesel ve küresel güçlerin plan ve programlarının sonucudur.

c) Irak: İşgalle Gelen Yıkım ve Yeni Düzen

  • Gelişmeler: 2003 ABD-İsrail müdahalesi, Saddam Hüseyin’in devrilmesine neden oldu.
  • Somut gerçek: Irak’taki yönetim, işgal sonrası kurulan politikalar ve vekil hükümetler aracılığıyla, uzun vadeli bir bölgesel nüfuz savaşına alet edildi. Irak, enerji kaynakları ve jeopolitik konumu açısından stratejik hale getirildi.
  • Sonuç: Irak’taki petrol kaynakları, ABD ve koalisyon güçleri için bir hedef haline geldi; ülke on yıllarca istikrarsız ve ülke güçlerinin vekilliğine dönüşmüş durumda.

2. Güney Amerika ve Afrika: Soğuk Savaş ve Sonrası Çöküşler

a) Venezuela: Ekonomik ve Politik Çöküş

  • Gelişmeler: 2010’lar boyunca ekonomik kriz, petrol fiyatlarındaki düşüş ve iç siyasi çatışmalar ülkeyi kriz haline getirdi.
  • Somut gerçek: ABD ve Batı ülkeleri, Venezuela’nın enerji zenginliğini kontrol etmek ve siyasi istikrarı bozmak amacıyla ekonomik yaptırımlar, gizli operasyonlar ve destekli muhalefet güçleri kullanıyor.
  • Sonuç: Ülke tamamen ekonomik ve siyasi krizler nedeniyle büyük iç çatışmalar, göç ve yıkımla karşı karşıya.

0
mutlu
Mutlu
0
_zg_n
Üzgün
0
sinirli
Sinirli
0
_a_rm_
Şaşırmış
Gizli Planlar ve Çöken Ülkeler: Büyük Güçlerin Oyunları
Yorum Yap

Tamamen Ücretsiz Olarak Gazetemize Abone Olabilirsiniz.

Yeni haberlerden anında haberdar olmak için e-posta aboneliğini hemen başlat.
KAI ile Haber Hakkında Sohbet
Sohbet sistemi şu anda aktif değil. Lütfen daha sonra tekrar deneyin.