‘
‘Kendime seyyar tezgah aldım. Seyyar tezgahımda zabıtalardan oradan oraya kaçarken kafamda hep hikayeler kurgulardım. Sonra da yazıya dökmeye başladım. Erik ve kiraz satarken de yazar olunuyor. Kimse kendini azımsamasın. Kadın isterse her şeyi yapar.”
Evet, böyle demiş Nalan Türkeli, yıllar önce ilk kitabı “Beni Tanıdınız mı?” (Şiir) 1993’te Sel Yayıncılık’tan yayımlandığında, kitabı imzalarken.
Yaklaşık 20 yıldır Ümraniye’ye gitmemiştim. Önce Üsküdar’a Marmaray ile geçtim, ardından da Çekmeköy Metro’suna binip Nalan Hanımın yanına geldim.
Sağ olsun, o kadar ilgili ve sıcak karşıladı ki, sanki yeni değil de kırk yıldır tanışıp görüşüyormuşuz gibi… Galiba, dünyaya nesne olarak başka pencerelerden bakıyor gibi görünsek de, aslında dünyayı gizlendiği yerden aynı pencereden görüyorduk, ikimizde ve kuşkusuz bunu kitapların gücüyle yapıyorduk. İşte bizi de birbirimize yakın kılan önemli duygu buydu, sanırım.
Hayatın çeşitli alanlarında tek başına ama asla yalnız olmadan yaşamanın yöntemlerini öğreten, ikimizin de ustasıyla yan yana gelmesek de, ikimizin çok iyi tanıdığı acı denilen dostumuzdu. İsimsiz, tanımsız bir imgenin içine gizlenmiş üç harfli bir sözcük işte, yalnızca acı. Ne var ki, ürettikleri hep muhteşem insanlardı; deneyimlerinin kahrına ağlamak yerine anlamayı, üzerinde düşünmeyi seçip anlatmayı seçenlerin işkenceli yollarında olmanın tanığıydık ikimizde.
Onlarca TV kanalında çok bilindik birçok ünlü yazar tarafından ziyaret edilen,halkın adeta adı konulmadık bir gurur abidesi gibi görüldüğünün bilincindeydi ve kendine güvenin sanırım temelini bu duygu atmıştı: HEP GÜÇLÜ VE KENDİNE GÜVENLİ OLMAK.
Hani çocukların oyun oynarken düştüğünde ya da eline bir şey battığında “acımıyor ki” dediği kadar masum ve kendinden emindi.
Evet, bu kazanılan ün ve şöhret, akşam evde ekmeğe katık edip yenilmediği gibi, evinin damlayan damını da kapatamıyordu. Ama Nalan Hanımın gözyaşları kibrit kurusu gibiydi; sanki onun yerine yağmurları seyrediyorum ben diyordu.
Sayısız ve sınırsız iltifata layık Nalan Türkeli, ancak bu yazının konusunu bir müjdeyle taçlandırayım:
Yakında haberkontak.com’da Nalan Türkeli.
Şimdi biraz daha tanıyalım değerli yazarımızı.
Nalan Türkeli’nin Hayatı ve Edebi Kariyeri
Doğumu ve Çocukluğu
Nalan Türkeli, 1959 yılında Ordu’da doğdu. İlkokulu burada
tamamladıktan sonra, 1973 yılında bir aile trajedisinin ardından
İstanbul’a akrabalarının yanına yerleşti. Bu geçiş, onun hayatında
büyük bir değişim oldu ve yeni bir başlangıcın kapılarını araladı.
Ancak, henüz çok genç yaşta, sadece 14 yaşındayken akrabaları
tarafından evlendirildi. Bu erken yaşta evlilik, Nalan’ın hayatının
seyrini değiştirecek olayların başlangıcıydı.
Aile Yaşamı ve Kayıp
Nalan Türkeli, 1975’te bu evliliğinden bir kız çocuğu dünyaya getirdi.
Ancak, 1976 yılında yaşadığı trajik bir olay, eşinin trafik kazasında
hayatını kaybetmesi, Nalan’ın hayatında derin bir yara açtı. Bu
kayıptan sonra altı yıl boyunca yalnız kalan Türkeli, yeniden evlendi
ve bu ikinci evliliğinden iki oğlu oldu. Ancak, o da uzun sürmedi; bir
yıl önce eşinden ayrıldı.
Yazarlık Kariyeri
Nalan Türkeli, edebi kariyerine 1993 yılında “Beni Tanıdınız mı?” adlı
şiir kitabıyla başladı. Bu eser, Türk edebiyatında kadının sesi olma
yolunda önemli bir adım oldu. Ardından, 1996 yılında “Varoşta Kadın
Olmak” adlı güncesini yayımladı. Bu eser, Nalan’ın yaşamı ve
deneyimleri üzerine yazdığı önemli bir çalışma olarak öne çıkmaktadır.
Uluslararası Başarı
“Varoşta Kadın Olmak” kitabı büyük ilgi gördü ve Fransa’da
belgeselleştirildi. Bu süreç, Nalan Türkeli’nin eserinin
Fransızcasının yayımlanmasıyla uluslararası alanda tanınmasına
yardımcı oldu. Nalan Türkeli, bu dönemde 1997’de “Düşlerimde Sen de
Varsın” adlı öykü kitabını da yayımladı. Bu eserler, onun edebi
niteliğini ve derinliğini ortaya koyarak, toplumsal konulara
duyarlılığını gösterdi.
Eserleri
Nalan Türkeli’nin anı roman türündeki son kitabı “İki Hayat,” Mayıs
ayında Gendaş Kültür’den yayımlandı. Bu eser, yazarın yaşamındakileri
derinlemesine analiz etmesi ve yaşadığı zorlukları aktarması açısından
önemlidir.
Yoğun Çalışma Hayatı
Nalan Türkeli, yazarlık kariyerinin yanı sıra, hayatının çeşitli
dönemlerinde birçok işte çalıştı. Sinema gişelerinde bilet kesmekten,
konfeksiyon işçiliğine, seyyar sokak satıcılığından lahmacun, köfte,
pilav satmaya kadar geniş bir yelpazede tecrübe edindi. Ayrıca, balık
satışında da görev aldı ve Öküz dergisinde köşe yazarlığı yaparakdüşüncelerini ve gözlemlerini geniş kitlelere ulaştırdı.
Nalan Türkeli’nin hayatı, yaşadığı zorluklar karşısında gösterdiği
direnç ve edebiyat alanındaki katkılarıyla örneklendirilebilir. Kendi
yaşam hikayesini edebi eserlerine yansıtarak, görünmeyen birçok
kadının sesi olmayı başarmıştır. Türk edebiyatında önemli bir yere
sahip olan Nalan Türkeli, yazdığı eserlerle ve yaşadığı hayatla ilham
verici bir figür olarak hafızalarda yer alacaktır.
Nalan Türkeli Esintisi
Yazar Ayşe Kulin, “Kim yazarsa yazsın her kitap, bir kapı açar. Kalbinizin bir yerine dokunur. İçinden üç cümle geçer ve size bilmediğiniz bir dünyayı getirir. O kitaptan sonraki hayatımda hep bunu göz önünde tutarak yazmaya çalıştım” dedi.