Sevgili okur, bu rehber bildiğinize benzemiyor; bu, İstanbul‘un kalbi Beyoğlu‘na, o kalbin attığı Cadde-i Kebir‘e açılan, sırlarla dolu bir kapı. Şehrin göbeğinde kök salmış Umur Talu, adımlarını her sokağa, her taşın arasına kendi ruhundan bir nefes bırakarak atıyor. Onunla birlikte yürüyoruz; kimi zaman yazarlar ve şairler beliriyor yanı başımızda, bazen sayfaların fısıltısı, kitaplar ve filmler… Ama bu sadece bir geçmişe yolculuk değil, bir anı kitabı değil. Bu, Beyoğlu‘nun yıllar içinde geçirdiği başkalaşımın, değişimin, insan ruhuna nakşettiği izlerin hikayesi. Koca bir Beyoğlu kitaplığı… Edebiyatın o baş döndüren kokusu, haylazlığın pervasızlığı, aylakların avareliği… Zarif bir kaosun içinde kaybolmaya hazır olun.
Sayfaları çevirdikçe, Eftalikos‘ta Sait Faik beliriyor, rakı kadehi dudaklarında, denize hasret gözleri uzaklara dalmış. Park Otel‘de Yahya Kemal‘in sesi yankılanıyor, mazinin altın yaldızlı şarkılarını fısıldıyor sanki. Nazım Hikmet, o genç, o umutlu haliyle ilk şiirini mısralara döküyor, kelimeler isyan ateşiyle yanıyor. Cemal Süreya, bir sigara dumanı eşliğinde bir şiir daha okuyor, aşkın ve ayrılığın acı tadı dilinde. Yusuf Atılgan, kaldırımlarda yürüyor, Aylak Adam‘ın silueti beliriyor zihninde. Bihter Ziyagil ve Zavallı Necdet, aynı mağazada, kaderin cilvesiyle yan yana alışveriş yapıyorlar. Belki de Behlül, o yaramaz çocuk, bir köşede haylazlık peşinde…
Satırların arasında kaybolurken, belki defalarca ziyaret ettiğiniz, belki de hiç adım atmadığınız Beyoğlu‘nun bin bir yüzüyle tanışacaksınız. O çapkın gülüşü, o yılgın bakışı, o ayyaş kahkahası, o serseri ruhu… Entelektüellerin derin sohbetleri, zıpır gençlerin enerjisi, hayalperestlerin umut dolu fısıltıları ve bohemlerin özgür ruhu… Hepsi sizinle birlikte arşınlayacak o tarihi caddeyi. Beyoğlu, bir şehir değil, bir yaşam biçimi; bir tutku, bir aşk, bir isyan… Ve bu rehber, sizi o büyülü dünyaya davet ediyor. Hazır mısınız?