Açım, Mutsuzum, Sinirliyim, Gerginim
Üstüme gelmeyin, alttan alın, bol bol iltifat edin; çünkü yaratığa dönüşmeye başladım! Beni idare edin…
İki Ay Sonra Hedefim: Angelina Jolie
Sonuç; iki ay sonra evde ‘Angelina Jolie’ salınıyormuş gibi olacak. Ancak bu manifesto, bir ay salonumun baş köşesinde asılı kaldı. Diyete başlayalı iki ay oldu, giden sekiz kiloya rağmen ben hâlâ Angelina Jolie olamadım; o kadar kolay değilmiş. Uzun vadeli, istikrarlı ve disiplinli ‘aç kalmak’ gerekiyormuş, bunu anladım.
Üzerimde gereksiz yere taşıdığım on beş kilodan kurtulma düşüncem, televizyonda ve sosyal medyada gördüğüm, diyet yaparak kilo verenlerde gördüğüm rahatsız edici boyuttaki kırışıklıklardan dolayı, bilinçaltım “Böyle zayıflayacağına kilolu kal, daha iyi” deyip beni eski düzen beslenmeye sevk ediyordu. Ta ki geçen yıl, caddede karşıdan karşıya geçerken otuzlu yaşlarda olduğunu düşündüğüm motosikletli bir beyin, ben sanki elinde baston, temkinli adımlarla karşıya geçmeye çalışan bir teyzeymişim gibi “Geç teyzemmmmm” diye yol vermesiyle, bende tehlike çanları çalmaya başladı.
Teyzemmmm Kelimesi ve İçsel Sesim
“Teyzemmmm” kelimesindeki ‘m’ harfindeki vurgudan yayılarak, tüm trafiğin gürültüsünü bastırıp hücrelerime işleyen “merhamet, şefkat, acıma” hissi, “Yolunda gitmeyen bir şeyler var.” mesajını verdi. İç sesim konuşmaya başladı: “Sana teyzemm dedi, sütlü tatlıları kaşık kaşık götür, tavanın dibini ekmekle sıyırmaya devam et, yirmi yaş büyük gösteriyorsun; teyzemm demesin de ne desin?”
Bu travma yetmiyormuş gibi, iki buçuk yaş civarındaki üç çocuğun parmaklarıyla beni gösterip “Nine” demesi, sağ olsun nazik ve duyarlı annelerinin “Nine değil, annecim teyze” demesiyle iç sesimin “Hayır, abla demeleri gerekiyor!” çığlıkları eşliğinde uyarı tokmağını bana bir kez daha sallanmış oldu. Ne oluyor da, yerden seksen santim civarındaki yükseklikten, ortalama kırk derecelik açıyla bana bakarken “Nine” görüyorlardı? Ve neden dört, beş yaş değil, iki buçuk yaş? Meselenin bu kısmını hâlâ çözemedim…
Somali Düşüncesi ve Sağlıklı Yaşam Kulübü
Bir yıldır dilime pelesenk olmuş bir cümle var: “Benim zayıflamam için bir yıl Somali’de yaşamam lazım.” Bu düşüncem, televizyonda seyrettiğim Somali’yi anlatan bir belgeseli izledikten sonra kesin olarak değişti. Bizim buraların, yüz yıl öncesinin fiziksel koşulları, kültürel dokusu, düşünsel yapısının Somali’de hüküm sürdüğünü gördükten sonra, Mustafa Kemal Atatürk’ün medeniyet, uygarlık, bilim anlayışının aydınlığında aydınlanmış, güzel ülkemde, özgürlükler şehri İzmir’de, bana göre saray olan yuvamda, güzel güzel oturup ‘Diyet’ yapmak daha mantıklı geldi. Rasyonel düşünce her zaman iyidir.
Bu arayışımın neticesinde, çok sevdiğim bir dostumun önerisiyle, hayatımda verdiğim en doğru kararlardan biri olan **‘Sağlıklı Yaşam Kulübü’**ne üye oldum. Kilo ve beslenme kontrolümü yapan yaşam koçlarımın disiplinli yaklaşımları eşliğinde diyete başladım.
Diyete başladığım ilk günlerde tatlı ve karbonhidratı tamamen kesmem sonucu, ekmek ve tatlı tüketenlere karşı Hitler’in Yahudilere beslediği duyguları hissetmem oldukça vahimdi. İzmir’de gettolar ve gaz odaları hayali kurarken içimdeki şeytanla yüzleştim. Yaşam koçlarımın, tatlı krizini yenmek için iki hurma, tokluk hissi için yeşil mercimek önerisiyle neyse ki bu sorunu da çözüp faşizanca hislerim yerini Mahsun Kırmızıgül’ün **“Kardeşlik Türküsü”**nde dile getirdiği gibi, “Hepimiz kardeşiz, bu öfke ne diye?” duyguları ile insani bir yaklaşıma bıraktı. Hurma artı yeşil mercimek eşittir ‘Hümanist Şule’.
Kendime Dönüş ve Hedeflerim
Köyde doğup büyümeme rağmen, yanlarına iki metreden fazla yaklaşmadığım, tüylerine dokunmayı bile düşünmediğim keçi ve koyunlara, günde üç tabak salata yemem sebebiyle sempati duymaya ve empati beslemeye başladım. Artık ortak bir noktamız var: **“Ot”**la besleniyoruz. Meralarda yayılıp bitkileri yerken nasıl bir keyif alıyorlar, nasıl bir damak zevkine sahipler, onları çok iyi anlıyorum. Aramızdaki tek fark, onların ağızlarıyla yerden kopartarak, benim ise tabaktan, üzerlerine ne limon sıkıp çatalla yemem.
Dünyada insan olarak var olduğumuz için çok şanslıyız… Hedefimdeki kiloya ulaşmam gecikir de, diyet biraz daha uzarsa kelime dağarcığıma “meee” diye yeni bir kelime eklenecek; az kaldı…
Televizyon programları, gazete ve internette, kilo vermek, sağlıklı kalmak ve kaliteli bir yaşam için verilen tüm bilgileri iki aydır harfiyen uyguluyorum. Tüm çabalarım ve kararlılığım sayesinde, zaman makinesine binmişim, yirmili yaşlarımın başına gitmişim; masallardaki gençlik iksirini içip prensese dönüşmüşüm gibi bir duyguyu yaşamak için insanüstü bir çaba sarf ediyorum. Bu yıl kızımla beni kardeş zannedecekler… Kesin kararlıyım…
Şule BECER
Ressam – Yazar