“İstanbul’un en namlı köçekleri de meyhanelerde oynatılırdı; hemen her meyhanenin de namlı bir köçek oğlanı bulunurdu. Meyhane köçekleri için rint şairlerin kaleminden çıkmış çok güzel manzumeler ve destanlar vardır. Bunların içinde İsmail ve “Benli” lakabıyla meşhur Dimetokalı Ali adında iki Çingene genci, İstanbul’un en büyük şöhretleri olmuşlardı.
Şair Enderunlu Fazıl da 19. asırdaki meyhane köçekleri için Çenginame adında manzum bir risale kaleme almıştır. Şairin rindane bir üslupla methettiği meyhane köçekleri Büyük Afet, Küçük Afet, Pandeli, Andon, Panayot, Yasemin, Mısırlı Güzeli, Latif, Hilalkaş, Mehtab, Altıntop, Taze Fidan, Zernişan, Ziba, Yıldız, Kanarya, Kız Mehmed, Kıvırcık, Fıstık, Elmaspare, Ceylan, Afitab, Gazab, Velvele, Tilki ve İlah isminde bir kısım adalı, bilhassa Sakız Adalı Rum gençleri, bir kısmı Ayvansaray’ın loncasından yetişmiş Çingene şehbazlarıdır.
Çoğunun da asıl isimleri unutulmuş, lakaplarıyla anılmışlardır. Büyük gedikli meyhanelerde raks eden bu köçekler, oyuna gayet süslü ve şehvetengiz kıyafetlerle çıkarlardı.
Adalı Rum köçeklere de ayrıca “tavşan” tabir edilirdi ki tavşanların da kendilerine mahsus harikulade cazip bir kıyafetleri vardı. Ayaklarına, aşık kemiklerine kadar düşen mavi veya kırmızı şalvar giyerler; şalvarlarının ağı yerde sürünür, bellerine altın kuşak sararlardı. Gövde çıplak; gövdenin üzerine, kısa ve altın sırma işlemeli, kolsuz yelek giyerlerdi.
Başlarında mavi püsküllü al fes olur, omuzlarına kadar dökülen saçlarına gümüş ve altın pullar, rengârenk boncuklar, hurda inciler dizerlerdi.
Raksa yalınayak çıkarlardı. Tavşanların olsun, genellikle köçeklerin olsun oyunları, zamanımızın ritmik dansları gibi, harikulade ve feerik bir şeydi…”
Reşat Ekrem Koçu
Tarihimizde Garip Vakalar, “İstanbul Hikayeleri” içinde, Doğan Kitap, İstanbul 2023
“Köçek”
“İstanbul’un en namlı köçekleri de meyhanelerde oynatılırdı; hemen her meyhanenin de namlı bir köçek oğlanı bulunurdu. Meyhane köçekleri için rint şairlerin kaleminden çıkmış çok güzel manzumeler ve destanlar vardır. Bunların içinde İsmail ve “Benli” lakabıyla meşhur Dimetokalı Ali adında iki Çingene genci, İstanbul’un en büyük şöhretleri olmuşlardı.
Şair Enderunlu Fazıl da 19. asırdaki meyhane köçekleri için Çenginame adında manzum bir risale kaleme almıştır. Şairin rindane bir üslupla methettiği meyhane köçekleri Büyük Afet, Küçük Afet, Pandeli, Andon, Panayot, Yasemin, Mısırlı Güzeli, Latif, Hilalkaş, Mehtab, Altıntop, Taze Fidan, Zernişan, Ziba, Yıldız, Kanarya, Kız Mehmed, Kıvırcık, Fıstık, Elmaspare, Ceylan, Afitab, Gazab, Velvele, Tilki ve İlah isminde bir kısım adalı, bilhassa Sakız Adalı Rum gençleri, bir kısmı Ayvansaray’ın loncasından yetişmiş Çingene şehbazlarıdır.
( Enderunlu Fazıl’ın Yasaklanan Kitabı Zenannâme *)
Çoğunun da asıl isimleri unutulmuş, lakaplarıyla anılmışlardır. Büyük gedikli meyhanelerde raks eden bu köçekler, oyuna gayet süslü ve şehvetengiz kıyafetlerle çıkarlardı.
Adalı Rum köçeklere de ayrıca “tavşan” tabir edilirdi ki tavşanların da kendilerine mahsus harikulade cazip bir kıyafetleri vardı. Ayaklarına, aşık kemiklerine kadar düşen mavi veya kırmızı şalvar giyerler; şalvarlarının ağı yerde sürünür, bellerine altın kuşak sararlardı. Gövde çıplak; gövdenin üzerine, kısa ve altın sırma işlemeli, kolsuz yelek giyerlerdi.
Başlarında mavi püsküllü al fes olur, omuzlarına kadar dökülen saçlarına gümüş ve altın pullar, rengârenk boncuklar, hurda inciler dizerlerdi.
Raksa yalınayak çıkarlardı. Tavşanların olsun, genellikle köçeklerin olsun oyunları, zamanımızın ritmik dansları gibi, harikulade ve feerik bir şeydi…”
Tarihimizde Garip Vakalar, “İstanbul Hikayeleri Reşat Ekrem Koçu”
( Enderunlu Fazıl’ın Yasaklanan Kitabı Zenannâme *)
Enderûnlu Fâzıl’ın 1793 yılında yazdığı Zenannâme (Osmanlıca: زناننامه), mesnevi türünde, önemli ve tartışmalı bir edebi eserdir.
Kadınları Milliyetlerine Göre Ayırması ve Cinsel Yaşamları
Enderûnlu Fazıl, kadınları milliyetlerine göre ayırmış ve cinsel yaşamlarını da detaylı biçimde ele almıştır.
Eser, müstehcen minyatürler içerdiği ve bazı bölümlerinin rahatsızlık uyandırması nedeniyle şikâyet edilmiştir. Bu yönüyle, Osmanlı döneminde toplatılıp yakılan ilk kitap olarak kayda geçmiştir.
Hayatı ve Saray Hayatındaki Yeri
Enderûnlu Fazıl, 1759-1810 yılları arasında yaşamıştır. Babası, isyan gerekçesiyle idam edilince, Fazıl saraya, Enderun Mektebi’ne alınmıştır.
Enderûn Mektebi’nden yetiştiği için Enderuni diye anılmıştır. Saray dışında, Anadolu’da çeşitli görevler üstlenmiş ve zaman zaman sıkıntılı bir hayat geçirmiştir.
Sivri dili ve hiciv ustası olması sebebiyle, Nef’i gibi keskin kalemi nedeniyle Rodos’a sürgün edilmiştir.
Bazı yorumlara göre, üzüntüden dolayı bir süre gözlerini kaybetmiş, ancak on yıl sonra gözleri açılmıştır.
Kadınlara ve Nefretine Dair Tavrı
Enderûnlu Fazıl, kadınlardan hoşlanmaz ve hatta nefret eder. Bu duygusunu, ünlü beytinde açıkça dile getirmiştir:
“Şâiriz, şeyn verir şânımıza,
Giremez fâhişe divânımıza”.
Divan şiirinde kadınların yerinin olmadığını düşündüğü halde, sevgilisinin isteği üzerine Kadınlar Kitabı olan Zenannâme’yi yazar.
Zenannâme (Kadınlar Kitabı)
Zenannâme, 18. yüzyıldan kalma resimli bir mesnevidir. Otuz üç ülkenin kadınlarını, fiziksel özellikleriyle ve sosyal hayatlarıyla ele alır.
Eserde, kırk dört minyatür bulunmakta olup, bunlar arasında doğum sahneleri, kadınlar hamamı ve kır eğlenceleri gibi tasvirler vardır.
Bu eser, Osmanlı Devleti’nin etkisi altındaki bölgelerdeki kadınların, gelenek, davranış, giyim-kuşam ve sosyal rollerini gösterir.
Kadınların Milliyetlerine Göre Betimlenmesi
Enderûnlu Fazıl, kadınları milliyetlerine göre ayrıştırmış ve çeşitli kültürlerdeki kadınların özelliklerini şöyle tanımlamıştır:**
- Acem Kadınları: Eşsiz cazibeleri, badem gözleri, kıvrımlı vücutları ve nağmeli hareketleriyle, eşsiz olarak betimlenir. Kısa etek giyerler ve kimi şair, ressam veya söz ustasıdırlar.
- Bağdat Kadınları: Ay gibi huyu, güneş gibi yüzleri olduğu söylenir, ancak zevk ve safâdan yoksundurlar ve insanlıkları şüpheli addedilir.
- İspanya Kadınları: Seçkin, ince uzun ve güzeldirler, dünya sadasının velveleleri gibi görünürler.
- Ermeni Kadınları: Edâları kalmış, teni çirkin, sohbetleri tatsız, tavırları kötü olarak nitelendirilir. Ancak içlerinde güzelleri de bulunur.
- İngiliz Kadınları: Hoş yüzlü, hoş edalı ve sürekli süslenmeye eğilimli, temiz huylu diye betimlenir, dudaklarından bülbül sesi gelirmiş.
Anadolu Kadınları
- İzlenimi: Dağın tepesindeki ağaç gibi, güzellikleri ciğer yakıcı değildir.
- Görüş: Şiveleri gönülde sevgi uyandırmaz.
- İnceleme: Güzelliği ve şivesi olmayan bir adama nasıl meyletmek gerek?
- Şüphe: Birisi surata meylederse, kendi cinsinden olanlar arasında şüphe doğar.
İstanbul Kadınları
Fazıl, İstanbul kadınlarını dört ana başlıkta incelemiştir:
1. Birinci Bölük
- Özellikler: Perde ehlidir, mahşerde bile görünmezler.
- Tasvir: Gümüşler arasına sıkışmış yakutlar gibi, saklanan gonca ve kafese hapsedilmiş papağandırlar.
- Görünüm: Mutlu Meryem’lere benzer, ikinci Hazreti Râbia gibi.
- Vücut ve Davranış: Alnındaki saça sabah rüzgârı değmemiş, yüzü güneş görmemiştir. Namus ve vakar sahibidirler, evlerinde otururlar.
2. İkinci Bölük
- Dış görünüm: Perde ehlidirler ama aşık gibidirler.
- Kıyafet: Çeşitli süslü elbiseler giyerler, sanki mücevherli birer servidirler.
- Güzellik: Eflatunî ferâceleri aklını şaşırtır.
- Davranış: Güzellikleriyle av peşindedirler, arkalarında cariyelerle dolu çarşı dolaşırlar.
- Sosyal: Nâz ve şîveyle alışveriş ederler, ‘malın var mı?’ diyerek karşılarındaki kişiyi sınarlar.
3. Üçüncü Bölük
- İçerik: Çarşılarda dolaşan, aşık ve işbirliği içindeki kadınlar.
- Görünüm: Gözleri sürmeli, yüzleri yumuşak, hoş sözlü ve huzurlu.
- Biliş: En şerratli olanlar, sanki mahşerin şirretidirler.
- Tasvir: Suratlarına ıtırşâhiler sürer, kaşlarına rastık çekerler, ilâçlarla güzelliklerini korumaya çalışırlar.
4. Dördüncü Bölük
- Özellik: Yeni ve hiç görülmemiş bir kadın topluluğu.
- Yorum: Kötü bir hediye gibidir; birbirlerine gönül verir, aşık olurlar, bu bölük şüpheli ve tehlikelidir.
Fazıl’ın tasvirleri, kadınların hem bireysel hem de toplumsal rollerini, giyim-kuşamlarını ve davranışlarını detaylı biçimde gözler önüne serer. Ayrıca, bu tasvirlerde kadınlar milletlerine göre ayrıştırılmış ve çeşitli coğrafyalardan, kültürlerden kadınların özellikleri anlatılmıştır.
Not: Fazıl’ın bu eserleri, dönemin ahlâki ve toplumsal anlayışını yansıttığı gibi, aynı zamanda dönemin çizdiği kadın betimlemelerinin ve toplumsal normların da önemli bir kaydını oluşturur.