Kapital’i okumak ne denli güç olsa da okumak gerekiyor zira Kapital hem dünyayı anlamayı hem de onu değiştirme araçlarını göstermeyi vaat ediyor.
Kapital’i okumak, insanı da dönüştürüyor.
Marx, başyapıtı Kapital’de sermayeyi hücre biçiminden, metadan, başlayarak ilmek ilmek dokuyarak analiz eder.
Sermayeyi, insan emek gücünün aldığı özgül bir biçim; çelişkilerle yüklü, tarihsel, bitimli toplumsal bir ilişki olarak tanımlar. Sermayenin insanın emeğini nasıl sömürdüğünü, artı zamanına nasıl el koyduğunu, insanın kendi emek ürününün sermaye biçimi altında nasıl kendi karşısında bir Leviathan’a dönüştüğünü gösterir.
Ne var ki Marx’ın en az okunan yapıtı da Kapital’dir. Kapital, ne Komünist Manifesto türünden politik metinleri kadar ne de 1844 El Yazmaları gibi felsefi çalışmaları kadar okunur değildir.
Kapital kuşkusuz Marx’ın en karmaşık yapıtıdır da. Özellikle metayı incelediği birinci bölüm hayli zorlu bir çözümleme içerir.
Açıkçası Marx’ın kendisi de bu bölümün anlaşılması en güç bölüm olduğunu teslim eder. Her ne kadar değerin özünün ve değerin büyüklüğünün analizi ile ilgili yerlerde sözlerini mümkün olduğu ölçüde ortalama okuyucunun seviyesine indirdiğini söylese de, Marx’ın analizinin derinliklerine erişebilmek epey zordur.
Kapital’deki analizi anlamak neden güçtür? Anlaşılmayan nedir?
Güçlüğü doğuran üç temel nedeni ayırt edebiliriz diye düşünüyorum. İlkin, Marx, Hegel’in diyalektik yönteminden hareketle, sermayenin kendi diyalektiğini metadan başlayarak serimler.
Marx’ın analizi sermayenin sanki bir fraktal gibi açımlanarak şekillenmesini sağlar. Meta, düşüncede dolaysızca kavranabilecek denli basit, sermayeyi yapılandıran diğer kategorilere ilerlemeyi sağlayacak denli tarihsel olarak belirli bir soyutlama olduğu için, Marx sermayeyi incelemeye metadan başlamıştır. Metadan (meta mübadelesinden) mübadele değerine, mübadele değerinden değere, değerden emeğe, emekten de soyut emeğe geçer. Ancak, bu diyalektik çözümlemenin mantıksal geçişlerini, uğraklarını yakalamak hayli güçtür.
Kapital’i okumayı güçleştiren bir diğer temel neden ise Marx’ın çözümlemesine ilişkin açıklayıcı bilgiler vermemesidir. Sanki Marx kendini geriye çekmiş, sadece metayı konuşturur gibidir.
Sermayenin çözümlemesini bulacağı beklentisiyle Kapital’in ilk sayfalarını karıştırmaya başlayanlar bir şaşkınlık yaşarlar.
Marx neden metadan başladığını, metadan sermayeye nasıl ilerleyeceğini, yönteminin Hegel’den tam olarak nasıl farklılaştığını, bu çözümlemenin sadece mantıksal bir çözümleme olup olmadığını, mantıksal geçişlerin tarihsel süreçleri içerip içermediğini açıklamadığı için, ne olup bittiğini anlamakta zorlanabilirler.
Üçüncü neden ise Kapital’in muazzam bir bilgi birikimi içermesidir, zira Marx kendi çağının neredeyse bütün bilgisine haizdir.
Marx anlatımını ortalama okuyucunun seviyesine indirdiği kanaatindedir ama yöntemini Hegel’in Mantık Bilimi’nden alan, klasik politik ekonomi yapıtlarını en ince ayrıntılarına kadar eleştiren, meta analizinin öncüllerinin Aristoteles’e varıncaya kadar izini süren Kapital bir “entelektüel” için bile kavranması güç bir yapıttır.
Türkçe okuyucular için kafa karıştırıcı bir başka unsur da, kitabın başlığıdır. İngilizce Capital (Almanca Das Kapital) sözcüğünün Türkçe karşılığı yoktur. Bu sözcük için “anamal” önerilmişse de yerleşmemiştir.
“Capital”i karşılamak için Farsça “sermaye” sözcüğünü kullanıyoruz ama “capitalist” sözcüğünü doğrudan Fransızcadan alarak “kapitalist” diye çeviriyoru
