Yaşı Elli ve Üzerindeki Neslin Gelenekleri ve Alışkanlıkları
Yaşı elli ve üzerinde olan neslin, değişik geleneklerle iç içe bir gençliği olmuştur. Geceleri dışarı sofra örtüsü silkmenin ve kirli su dökmenin sakıncalı olduğunu söyleyen annesinin, gece ıslık çalınmaz, şeytanlar gelir diyen anneannesinin otoritesine karşı çıkmış babayiğit bulunur mu!
Gece sakız çiğnemek ölü eti çiğner, gece aynaya bakmak, tırnak kesmek uğursuzluk sayılırdı.
Kafama bir örtü koyup, üzerinde tutulan su dolu çanağa kurşun döktüklerinde, duyduğum cazırtılar bitip de gün ışığına ulaştığımda, merakla bakmıştım tasın içerisine.
Kafasının üzerine tuz çevrilip, üzerine atılmayan kişi kalmamıştır o çağlarda.
Makası açık bırakırsan kavga çıkacağını,
pilav yerken tabağında bıraktığın pirinç taneleri kadar çocuğun olacağını.
Yemediğin lokmaların ardından ağlayacağını,
gidenin peşinden su dökmenin kısa zamanda döneceği umutlarını beslediğini,
gece ciklet çiğnersen sakallarının çıkmayacağını.
Öyle yetiştirilmişlerdi ve öyle de korumaya çalışıyorlardı ki…
Bacaklarımın arasından geriye bakma oyunu oynadığımda,”Bakma öyle misafir getirirsin, hazırlığımız yok şimdi…” derdi annem!!
Dikeceği kumaşı keserken, yan odadan koştururdu beni “kolay gelsin” diye bağırtarak.
Eski kadınlar, kaybolan şeylerin hemen bulunmasını sağlayan duaları ezbere bilirdi.
Olmasını istedikleri ivedi dilekleri gerçekleştiren bir “Aceleci bacı” vardı. Duasını gönderdin mi, bizzat meşgul oluyordu.
Cenaze geçerken, tırnaklarımızı saklardık nedense.
Sabahları yüzümüzü yıkamanın nedeni, açılmak değil, gece boyunca suratlarmız yalayan şeytanların salyasından arınmak içindi!..