USD39,59
%-0.32
EURO45,67
%-0.99
EURO/USD1,16
%-0.31
BIST9.311,88
%-2.19
Petrol74,23
%7.02
GR. ALTIN4.345,98
%1.44
BTC0,000000
%0
Nurbanu Kablan
  1. Haberler
  2. Yazarlar
  3. Babalar Günü Kutlu Olsun

Babalar Günü Kutlu Olsun

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

 

GAZETECİ ENVER” kitabımdan babamı anlatan bir bölümü onun anısına paylaşıyorum…

Ve 1957 gazete bayiliği…
Gazetenin ve kitabın bir kasabaya girdiğinde orayı nasıl değiştirdiğine şahit olacağız artık…

Anadolu’nun en ücra köşeleri bile gelen bu gazete ve kitaplarla; sabaha karşı tepelerin ardından yavaş yavaş kırmızılıkla doğan güneş gibi ışıyıp aydınlanıyordu. Anadolu’nun aydınlanma çağına ilk adımlarını atma vakti, gecikmeli de olsa gelmiştir.

Gazetelerin adları da bu aydınlanmayı direkt çağırıyordu zaten: Cumhuriyet, Hürriyet, Milliyet, Ulus, Zafer… Enver Kablan bu küçücük kazada aydınlanmanın taşeronu olacaktır. Ona yakışan da budur zaten. Nihayet, coşkun akan su usulca yatağını bulup sakinleşecektir…

1970’li yıllar, kim ne derse desin, ülkenin en şahane yıllarıdır. Nasıl olmasın ki, kitapların ve gazetelerin peynir ekmek gibi satıldığı yıllardır. Aydınlanmanın en hızlı yaşandığını anlayabileceğimiz en büyük kanıt bu olsa gerek. Kim ki ülkesinin en parlak döneminin hangi zaman olduğunu iddia eder; karşılık olarak o döneme ait olan gazetelere, kitaplara ve dergi satışlarına bakmak gerekir.

Ve ne mutlu bize ki, çocukluğumuz böyle bir zamana tesadüf etti. Çocukken, kardeşlerim gibi ben de tezgahın başına geçer, kağıt kokusunun en muhteşem duygusuyla (şu an o kokuyu yeniden duyumsuyorum ve bu kokudan içim bayılacak gibi oluyor) sırasıyla katlanmış olan gazeteleri, küçücük parmaklarımızla büyük bir işin mutluluğu ile çıkarır ve isteyen kişiye verirdik. Gazete alan kişiler en az iki gazete alırdı zaten.

O dönemin çizgi desenli kitap ve dergilerine ne demeli… Her hafta maceranın devamını merak ettiğimiz ve büyük bir sabırsızlıkla beklediğimiz, Tarkan, Kara Murat; sonrasında Tommiks, Teksas, Kaptan Swing…

O dönemde bu dergi ve kitapçıklarını okumuş kim, Tommiks’teki o sevimli karakter Konyakçı’yı, doktoru ve Tommiks’in hafiften yanık olduğu Suzu’yu unutmuştur ya da Teksas’taki her zor durumda “Hay bin kunduz” diyen profesör…

Elbette, bize başta İngiltere ve Amerika’nın güya haklılığını, diğer taraftan Tarkan ve Kara Murat’la bir şeyleri empoze etmeyi amaçlayan bu çizgi romanlar ve dergiler, farkında olmadan bize ne büyük iyilik yaptıklarını bilmiyorlardı.

O arada, haftaya çizgi romanlarla okuma alışkanlığı kazandığımızı ve kazandığımız bu alışkanlık sayesinde İngiltere ve Amerika gibi emperyalist devletlerin dünyaya ne büyük kötülükler yaptığını öğrendiğimizi fark etmiş olduk.

Evet, Tarkan’ı, Kara Murat’ı, Tommiks’i, Teksas’ı, Kaptan Swing’i çok sevmiştik, onlara bugün bile toz kondurmayız. Onlar bize çocukluğumuzu yaşatan en büyük serüvenci ve hayallerimizin ufkunu açan kahramanlardır.

Kimbilir kaç yazar, bu çizgi kahramanları okuyarak hayal dünyalarını genişletti ve yazar olma yolunda ilk adımlarını attı… O dönemde çocuk olarak yaşamış kaç yazar varsa, temel direği bu çizgi romanlar oluşturur.

İmranlı Hürriyet Muhabirliği, 1975-1980 yılları arasında yaptığı muhabirlikle çok sayıda İmranlı ve çevresindeki önemli olayın, Hürriyet gibi büyük bir gazetede haber olmasını sağladı.

Gazete satmakta ustaydı. “Okunmamış her gazete yenidir” sloganından yola çıkarak, köy öğretmenliğinin görkemli olduğu yıllarda, İmranlı’nın pazarı olan Çarşamba günü köylerden kazaya gelen öğretmenlere hafta boyunca birikmiş gazeteleri ve yanında dergi, kitapları satardı.

Tabii, öğretmenler çok okuyan bir kesim olduğu için onları ince dayağından yakalar; “Bütün hafta boyunca köyde ne yapacaksınız, zamanınızı okuyarak geçirmekten başka?” diyerek, siyasi görüşüne göre; o görüş çizgisinde olan bütün gazeteleri ve birkaç gün elinde sakladığı gazeteleri de beraberinde satardı.

Gazeteler sadece dükkanda satılmazdı; akşama kalanlar da, henüz ilkokul çağında olan iki oğlunun kolları arasında sıkıştırılarak, akşamları kahvelere dolaştırılır, önemli haber neyse artık onun “yazıyor, yazıyor…” diye bağıran çocukların ince sesleri eşliğinde satılırdı.

O dönemde gazetelerin Anadolu’nun en uzak köşelerine ulaşımı da ayrı güzel bir hikayeydi. Gazete paketleri kamyonetlerle taşınır; bu paketlerin hızla yerine ulaşması için, gazete bırakılması gereken yerde araba hiçbir zaman durmaz, hareket halindeyken paketler fırlatılırdı.

Asıl hoş olan ise, şoförlerin yanlarında promosyon olarak aldıkları gazeteleri, yollarda el kaldıran kişiye fırlatmalarıydı. O sana fırlatılan gazete, seni bir anda mutluluğa boğardı.

Gazeteci Kızın Hikayesi

“Gazeteci kızı olmama rağmen, ana yolun kenarında bulunan evimizden sabahın erken saatlerinde çıkar, gazete arabasını beklerdim. O gazete arabasını karşıdan gördüğümde büyük bir heyecanla kollarımı havaya kaldırıp el sallardım.

Onlar bir yandan gazete paketlerini fırlatırken, bir yandan da küçük bir kızın gönlünü almak için “Hürriyet” gazetesini, bazen de “Günaydın”, “Milliyet” gibi iki gazete birden fırlatırlardı.

Küçük kızın sevincine diyecek yoktu o zaman; sanki paket paket gazeteler onlara gelmemiş gibi, o bir gazetenin kıymeti dünyalara bedel olurdu.”

Enver Kablan’ın gazetecilik hikayesi 1990’lı yılların ortalarına kadar devam etti. Yaşı ilerlediği ve çocuklardan yanında artık kimse kalmadığı için gazeteciliği, İmranlılı genç iki adama devretti.

Devredilen kişilerde gazetecilik ne kadar renkli ve canlı olabildi tartışılır ama, Enver Kablan zamanında bu meslek çok hareketli ve çok renkliydi; bu da tartışmasızdır.

Babalar Günü Kutlu Olsun
Yorum Yap
Giriş Yap

Haber Kontak ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!