USD37,98
%0.05
EURO41,16
%0.14
EURO/USD1,08
%0.26
BIST9.659,48
%0.49
Petrol72,76
%-0.79
GR. ALTIN3.767,89
%0.99
BTC3.189.087,64
%-2.28
Merve Çapan
  1. Haberler
  2. Yazarlar
  3. Kültür & Sanat
  4. Milena Jasenka: Mücadelenin ve Aşktan Kaçmanın Hikayesi

Milena Jasenka: Mücadelenin ve Aşktan Kaçmanın Hikayesi

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Milena Jasenka, dünya onu Franz Kafka’nın mektupları ve Kafka’nın ona duyduğu aşkla tanıyor. Oysa Milena bundan çok fazlasıydı; savaşçı, direnişçi, gazeteci ve faşizme karşı sonuna dek savaşan bir kadındı. 10 Ağustos 1896 tarihinde, üniversite hocası ve diş hekimi olan John Jesenky’nin kızı olarak dünyaya geldi. Annesini on altı yaşında kaybeden Milena, babasıyla sorunlu bir ilişki yaşadığı için asi ve sınır tanımaz bir kadın olmuştu. Babası sevgisiz biriydi ve bu durum, Milena’yı otoriteye ve burjuva baskısına karşı isyankar hale getirmişti.

Milena, çevresindeki tüm sınırlara ve baskılara karşıydı; savaşma duygusu ruhunu çoktan ele geçirmişti. Babasının baskısıyla tıp eğitimi almaya başladı ama kısa süre sonra bu mesleğe uygun olmadığını fark ederek bıraktı. Edebiyata ilgi duyuyor ve çok iyi piyano çalıyordu.

Milena, ruhunu dinlemek için içindeki isyana eşlik edecek bir yaşam düşlüyordu. 22 yaşında, Yahudi olan edebiyat eleştirmeni Ernest Pollak’a aşık oldu; ancak bu aşk ona pahalıya mal olacaktı. Babası, bu ilişkiye karşıydı ve asla onaylamıyordu. 1917-1918 yıllarında dokuz ay boyunca Veleslavin’deki akıl hastanesine kapatıldı. Hastaneden çıkar çıkmaz, babasını tamamen reddederek Ernest ile evlendi ve Viyana’ya taşındı. Aşık olduğu için mutluydu ama babasıyla olan bağlarını kopartmak, onun içindeki öfkeyi dinlendirmemişti. Bu öfke, bu kez babasının da mensup olduğu burjuva sınıfına yönelmişti.

1919 yılındaTribuna gazetesinde faşizme ve burjuva sınıfına karşı yazılar yazmaya başladı. Fakat Milena, eşine rağmen büyük ekonomik sıkıntılar çekiyordu. Çevirmenliğe başlamış ve yeraltında çıkardıkları bir gazetede yazılar yazıyordu. Babasının ve aile yapısının baskılarına karşı mücadelesini sürdürüyordu. Tüm bu sınıfları oluşturan kalıpları yıkmak istiyordu; tutkulu bir kadındı ve öfkesi asla dinmiyordu.

Ernest ile evliliği ise giderek kötü bir hal almıştı. Evliliğin tüm yükü Milena’nın omuzlarındaydı ve Ernest, onu aldatmaktan çekinmiyordu. Milena ve Kafka’yı birleştiren ortak noktalar, hayatlarında karşılaştıkları haksızlıklar ve yoğun sevgisizlikti. Her ikisi de babalarının baskılarına karşı savaştılar.

Milena, o dönemde inandığı yolda savaşmaya devam ediyordu. Polisiye baskılara, tehditlere karşı cesurca duruyordu.Milena, birçok gazetecinin ve insanın kaçmasına yardım ediyor, Nazi kamplarına götürülmek istenen insanları cesurca saklıyor ve kaçırıyordu. Kafka, bu güçlü kadından etkilenmişti ama hiçbir zaman eşi Ernest kadar onu sevememişti. Milena ve Kafka, yüz yüze sadece üç kez görüştüler; bu görüşmeler Viyana ve Gmünd’de gerçekleşti. Mektuplaşmaları 1923 yılında sona erdi. O sıralarda Milena’nın evliliği çıkmaza girmiş, artık katlanılmaz bir hal almıştı. Kafka’nın ölümünden sonra 1925 yılında Ernest’ten boşandı.

Milena, yaşadığı düzenin kurallarını hiçe sayarak faşizme karşı savaşıyordu. Kafka, bu kadına hayran olmuş ama sevgiye karşılık bulamamıştı. Her ikisinin yaşadığı dönem, tarihsel açıdan zor bir süreçti; Birinci ve İkinci Dünya Savaşları yılları, sosyal çalkantılar ve kitlesel çatışmalarla doluydu. Milena, bu karmaşanın ortasında cesur bir şekilde savaşıyor, Kafka ile yazdığı mektuplarla duygularını paylaşıyordu. Kafka, sürekli Milena’ya para yolluyor ve ona destek oluyordu. Mektuplar, aşığın Juventus’teki içsel çatışmalarını yansıtıyordu.

Kafka’nın Milena’ya yazdığı şu cümleler dikkat çekicidir: “Hayatımda en çok seni seviyorum diyorum ama bu gerçek sevgi değil sanırım. Sen bir bıçaksın ve bende durmadan içimi deşiyorsun.” Kafka, aşkının derinliğini bu mektuplarla yaşamaya çalışmıştı. Milena ise yaşam mücadelesine devam ediyordu; faşist direnişte etkin bir rol alıyordu.1939 yılında Gestapo tarafından tutuklandı ve Ravensbrück’teki toplama kampına götürüldü. Orada, böbrek yetmezliğiyle hayat mücadelesi veriyordu. Sadece ayda bir kez on altı satırlık mektup yazma iznini kızından yana kullanarak ondan haber almaya çalışıyordu. 17 Mayıs 1944’te böbrek yetmezliğinden yaşamını yitirdi. Milena’nın Kafka’ya yazdığı mektupların çoğu, onun isteği üzerine yok edildi; bu nedenle günümüzde sadece Kafka’nın Milena’ya yazdığı mektuplar elimizde bulunmaktadır.Sözün tam burasında Milena ve aşkı Kafka’dan söz etmenin tam yeri olduğunu düşünüyorum.

 

Kafka ve Milena: Aşkın Mektuplarla Sınavı

Kafka ve Milena, Viyana’da bir kafede tesadüfen tanışmışlardır. Tanışmalarından yaklaşık bir yıl sonra mektuplaşmaya başlamışlardır ve mektuplaşmaları yalnızca iki yıl sürmüştür. Bu mektuplaşmaların amacı aslında çeviridir. Mektuplaşma esnasında Kafka nişanlı, Milena ise evliydi. Kafka ve Milena bu dönemde sadece iki kez bir araya gelmişlerdir. Bir kez de, Kafka’nın hastalığı döneminde Milena onu görmek için sanatoryuma gitmiştir.Görüyorsunuz, aşka mesafeler engel tanımıyor. Mektuplarla bile aşk yaşanıyor. Demek ki neymiş, görmeye, dokunmaya gerek olmadan da aşk oluyormuş.

İlk mektuplarında Kafka için Milena’ya yazmak, ondan cevap almak hayatının en önemli anıdır. Bir süre sonra mektuplarının sıklığı saatlere kadar iner. Aralarındaki mesafelerden ve bir araya gelmelerini imkansız hale getiren etkenlerden dolayı aşkları giderek büyür.

 MilenaKafka‘nın yaşadığı çaresizlik, korku, dünyaya yabancılık ve güvensizlik duygularının bir nebze olsun dinmesini sağlamıştır. O dönemde geçirdiği hastalığında kendisine büyük güç ve moral kaynağı olmuştur. Birbirlerinin hayatına iki yıl için girmelerine ve yalnızca iki kez görüşmelerine rağmen, gerek yaşamış oldukları benzer problemler, gerek karşılaştıkları sert baba figürleri, birbirlerine sıkıca bağlanmalarını sağlamıştır.

“Evet, seni seviyorum budala! Tıpkı denizin, kendi dibindeki bir çakıl taşını sevmesi gibi… Evet, işte sevgim seni böyle kaplıyor! Ve Tanrı izin verirse, senin yanında bu kez ben çakıl taşı olacağım…”

Bir dönem Kafka için güç kaynağı olan Milena‘nın mektupları, mektuplaşmalarının son dönemlerinde onun için bir ıstırap haline dönüşüp hastalığının seyrini olumsuz yönde etkilemeye başlar. Kafka o dönem yazdığı mektuplarında, kalemi her oynatışının, yazdığı her kelimenin kendisine acı verdiğini belirtmiştir. Mektupla başlayan bu büyük aşk bir süre sonra yine mektupla sona ermiştir.

“İnsan yalnız olduğu zaman günün her dakikası kusurlu olabilir, ama çiftler birbirlerinin kusurlarını çekmek zorunda değildir. Gözlerimiz ve kalplerimiz yerinden sökülüp atılmak için değil midir? Yine de bu kötü bir şey değil; biraz abartı ve yalan, aslında her şey abartı, abartılamayacak olan tek gerçek şey özlem.

Ayrıca, belki de sana seni çok sevdiğimi söylediğim zaman bu aşk anlamına gelmiyor. Sen kalbime giren bir bıçaksın ve ben bu bıçağı daha da saplıyorum, işte aşk bu.”

Mektuplarda Aşk: Milena ve Kafka

Milena’nın Kafka’ya yazdığı mektuplar, Milena’nın isteği üzerine yok edilmiştir; bu nedenle elimizde olanlar yalnızca Kafka’nın yazdıklarıdır. Kalan mektupların bir kısmı ise Alman işgali sırasında yaşanan tehlikeli ortam nedeniyle bazı bölümleri karalanarak saklanmıştır.

Şimdi biraz da bu mektuplarda nasıl bir aşk varmış alıntılarla hep birlikte bakalım. 14 Şubat Sevgililer Günü’nde aşka gözümüz gönlümüz doysun.

“Her şeye rağmen, mutsuzluktan ölünebiliyorsa, o zaman kesinlikle bu şekilde öleceğim. Ayrıca, ölüm döşeğindeki birisi, mutluluk sayesinde hayata tutunabiliyorsa o zaman ben de hayatta kalacağım.”

“Seni kaybetmekten o kadar çok korkuyorum ki Milena. Bazen düşünüyorum da eğer gerçekten insanlar mutluluktan ölebilselerdi benim çoktan ölmüş olmam gerekecekti…”

“Milena sen başkaydın, hasta bir adamı sevecek kadar hastaydın.”

“Yorgunum; tek istediğim şey yüzümü kucağına koymak, başımın üstünde dolaşan elini hissetmek ve sonsuza dek öyle kalmak.”

“Bu gece de sana mutlu uykular dilerken, her şeyimi sana veriyorum bir solukta! Benim mutluluğum sende erimektir.”

“Oysa ben bütün vaktimi, bütün vaktimden daha çoğunu, yeryüzünün bütün vakitlerini sana ayırmak istiyorum!”

“Düşüncelerimde, açıklamalarımda samimiyim; yalnızım. Ve bu yanımı ilk sen gördün, sen anladın.”

“Kalbimin içerisinde sen varken her şeye katlanabilirim.”

“Yanımda yürüyordun Milena, düşünsene, yanımda yürümüştün! Aşık biri için ne büyük nimet değil mi?”

“… senden nasıl uzak kalınır, aklım almıyor.”

“Bu dünyada olduğun için teşekkürler.”

 

Milena Jasenka: Mücadelenin ve Aşktan Kaçmanın Hikayesi
Yorum Yap
Giriş Yap

Haber Kontak ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!