Cumhuriyet denince çoğu insan bir tarih hatırlar. Benim içinse o tarih, bir yaşanmışlığın, bir ailenin ve bir milletin yeniden doğuşunun öyküsüdür;
Iğdır’ın Melekli Köyü
Ben okula Iğdır’ın Melekli köyünde başladım. Siyah önlüğüm, beyaz yakalığım, şiirlerde ve korolarda hep ön saftaydım. Okulumuzun bahçesi kocamandı; tam karşısında Ağrı Dağı tüm heybetiyle yükselirdi. Her sabah o dağa bakarak andımızı söylerdik. Oysa o dağın sessizliğinde, bizim köklerimizin, dedemin annesinden dinlediği büyük bir göçün yankısı vardı.
Dedemin Hikâyesi
Dedem Hacı Zekeriya Sahur, Cumhuriyet kurulduğu yıl dünyaya gelmiş. Göçü kendisi yaşamamış ama annesinin anlattıklarıyla büyümüş. Annesi dermiş ki; o yıllarda Ermeni çeteleri köyleri basar, halk canını kurtarmak için yollara düşermiş. Melekli’den, Iğdır’dan, Kars’tan aileler İran’a doğru yürümüş. Beş uzun yıl boyunca gurbette, yokluk içinde yaşamışlar. Bir gün köye bir haber ulaşmış: “Ermeniler çıkarıldı, Atatürk diye biri Cumhuriyeti kurmuş, vatan yeniden bizim olmuş.”
İşte o haberle, dedemin annesi ve ailesi yeniden dönüş yoluna çıkmış. Evlere dönüldüğünde her şey yıkıkmış; inekler, koyunlar, eşyalar, tarlalar… Ama yüreklerde büyük bir umut varmış. “Yoklukla başladık ama vatanımıza döndük,” dermiş hep dedemin annesi. O yokluğun içinden doğan şey, sadece bir yaşam değil, Cumhuriyet’in ruhuydu.
Dedemin Mesleği ve Aile
Dedem büyüyünce eline çekiç almış, silah tamircisi olmuş. Demiri döverken bile dua edermiş: “Bu eller vatana faydalı olsun.” Askerde zekâsı fark edilmiş, Atatürk’ün “işinin ehli, bilgili olanlar yetiştirilsin” emriyle ona pilotluk ve silah fabrikasında görev teklif edilmiş. Ama Fatma ninem, “Bir oğlum var, yanımdan ayıramam” diyerek kabul etmemiş. Ve dedem, annesinin adını bana vermiş: Fatma.
Belki de bu yüzden Cumhuriyet benim için sadece bir bayram değil, bir miras, bir dua, bir borçtur. Bir milletin bölünmüşlüğünden birlik çıkarmanın, işgalden özgürlüğe yürümenin, yokluktan vatan kurmanın hikâyesidir Cumhuriyet.
Cumhuriyet’in Anlamı
Biz o Cumhuriyet’in çocuklarıyız. Dedemin elindeki çekiçten dökülen kıvılcım, bugün hâlâ yüreğimizde yanıyor. Cumhuriyet Bayramı benim için bir tarih değil; ailemden kalan bir emanettir.
Cumhuriyet sadece şekliyle değil, bütünlüğüyle güzeldir. Ve bu yazı, tüm Türkiye’ye ve Melekli’ye armağan olsun.







