Merdiveni duvara dayamış gibi ilerliyoruz ama bu duvar yanlış olsa gerek ki kendimizden yana da çöküşler yaşıyoruz. Bir denge hali yok ve gelişmeler şeytanın avukatlığına soyunmayı gerekli kılıyor.
Yerel ya da global ekonomik, sosyokültürel boyutlardaki krizler yaşıyoruz. Tüm hayatımızı etkileyen ve etkilemeye de devam edecek olan çok ciddi krizler. Kulak kesildiğimde dünyanın bana söylediklerine, son derece rahatsız oluyorum. Geliştikçe geriliyoruz. Her şeye erişimin kolay, kendimize erişimin zor olduğu hız çağındayız. Ruhu yok hiçbir ilerlemenin. Dünyayı tek taraflı ele geçiren aklın, hırsın, egonun savaştığı güruh içinde üşüdüğümü hissediyorum. Vicdansızlığa, ahlaksızlığa, değerler yitimine tanık oluyoruz. Hayatımızı kolaylaştıran teknoloji, esiri olduğumuz bir yığın olumsuzlukları da beraberinde getiriyor. İlişkilerimizde, zamanı verimli kullanmada, algıda, dikkatte, duyuları etkin kullanmada, duyarlılıkta, düşüncede, hayallerde yavanlaşıyoruz. Bu yavanlık insan kumaşımızı bozuyor. Adeta “Duman Adam” etkisinde bulunup öze ait renklerimizi kaybetmemize neden oluyor. Grileşiyoruz ve ben daha da çok üşüyorum. Dünyanın sunduklarını içimize alıp hiç düşünmeden, sorgulamadan dışarı yeniden saldıklarımızla mevcut krizleri daha da çoğaltıyoruz. Damarlarımızda kan yerine öfke, kin, şiddet akıyor. Hayaller, eylemler, gelecek gri olmaktan öte daha da kapkara oluveriyor.
Yavaşlamaktan, anlamaktan, sevgiden yanayım. Görünmez iplerle birbirimize bağlıyız. Kendimize etki edene değil, kendimizden nasıl etkile bulunduğumuza bakalım. Yol hâlâ açık ve yolculuk seçimine gücümüz varken “En yetkin insan olma, dünyada iyiliği çoğaltma” yolculuğumuzu yeniden başlatabiliriz. Ruhumuzu, vicdanımızı yumuşatacak olan sanatla, edebiyatla.
Yavaşla ey insanoğlu! Kör ve sağır olma!
Bütün yaşam bir hikaye ve içinde olduğumuz yaşamın yeri yürekte. Sevgiyle, aşkla hissetmekte.
Editörün notu: Ana görsel (resim) Destina.