USD39,73
%0.16
EURO45,88
%0.20
EURO/USD1,15
%0.23
BIST9.203,37
%1.11
Petrol77,01
%-2.33
GR. ALTIN4.297,56
%0.15
BTC3.962.416,27
%-3.76
Cemil Uçar
  1. Haberler
  2. Yazarlar
  3. Engin Erkiner Kimdir Ve Yaşadığımız Savaş Zamanlarındaki Görüşleri

Engin Erkiner Kimdir Ve Yaşadığımız Savaş Zamanlarındaki Görüşleri

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Engin Erkiner’in Kendi Yazılarıyla Tanıtımı

Engin Erkiner, kişisel ve siyasi yaşamını büyük bir samimiyet ve kararlılıkla anlatan yazılarında,:

  • Devrimci mücadeleye başlama nedenleri ve ideolojik duruşu,
  • Türkiye’de ve Avrupa’da yürüttüğü faaliyetler,
  • Emeğin ve halkın kurtuluşu için gösterdiği çaba ve yoldaşlık anlayışı, açıklamalarını sıkça dile getirir.

Kendisi, hem tarihi hem de güncel meselelerde, özellikle sınıf mücadelesi ve halkın özgürleşmesi açısından, sürekli olarak yeni perspektifler sunmayı amaçlar.
Her bir yazısında, devrimci uğraşın zorluklarına rağmen, inanç ve kararlılık dolu sözler yer alır. Ayrıca, onun görüşleri, devrimci hareketin teslim olmadan, mücadeleye devam etmenin önemini vurgular.

Özellikle İran-İsrail arasındaki savaş hakkındaki düşünceleri

İran ve İsrail arasında süregelen çatışma ve ilişkiler, sadece bölgesel değil, küresel siyasetin en önemli ve karmaşık meselelerinden biridir. Engin Erkiner, bu konuda genellikle şu temel perspektifleri dile getirir:

  • Savaş ve çatışma onların çıkarlarına hizmet eden güçler tarafından kışkırtılır.
  • İran ve İsrail arasındaki gerilim, bölgesel ve küresel emperyalist çıkarların bir parçasıdır ve halkların çıkarlarına zarar verir.
  • Bu savaşın asıl mağdurları ise bölgedeki halklar ve emekçi sınıflardır.
  • Barış ve diyalog için mücadele edilmesi, halkların ortak çıkarıdır; savaş değil, çözüm ve diyalog desteklenmelidir.
  • Savaşların, devrimci ve anti-emperyalist güçlerin değil, güçler arasındaki çıkar çatışmalarının sonucu olduğu görüşünü savunur.

Yani, onun bakış açısından, bu çatışmaların temelinde politik çıkarlar ve uluslararası güçler yatarken, halkların ve emekçilerin acısı ve mağduriyeti ön plana çıkarılır. Bu nedenle, barış ve diyalog, çözüm yolları olarak öne çıkar.

Kişisel ve Eğitim Geçmişi:

  • 1950 doğumlu (Adana)
  • ODTÜ Kimya Bölümünü 1972’de bitirdi.
  • Yüksek lisansını 1974’te Teorik Kimya üzerinde yaptı.

Siyasi ve Devrimci Faaliyetleri:

  • 1970’de örgütlü devrimcilik başladı: ODTÜ Sosyalist Fikir Kulübü üyesi.
  • Aynı yıl TDGF ve İleri dergisi sorumlusu.
  • 1971’de THKP-C‘nin yayın organı Kurtuluş gazetesinde çalıştı.
  • 1975’de örgütü kurduyla beraber Halkın Devrimci Öncüleri ve THKP-C (Acilciler) isimli örgütler.
  • Türkiye Devriminin Acil Sorunları adlı illegal yayını yazdı.
  • 1977-1980 arasında hapiste kaldı, 1980’de kaçtı, sonra yargılandı ve müebbet aldı.
  • 1980 sonunda Suriye’ye çıktı, sonra Fransa’ya gitti.
  • 1982’de Paris’te aktif olarak yer aldı; Türk göçmenlerle ilgili hareketlerde bulundu.
  • 1982’de THKP-C’den ayrıldı.
  • Türk ve Fransız basınına ve çeşitli örgütlere katıldı; örgüt içi yüksek görevlerde bulundu.

Siyasi Parti ve Yayın Faaliyetleri:

  • Türkiye Komünist Emek Partisi (TKEP) üyesi ve merkez komite üyesi.
  • Yazın adlı kültür dergisinin yöneticiliği (1982’den beri, 1992-2003 arası Türkiye’de de yayınlandı).
  • Çeşitli sol ve emekçi dergilerde yazdı.
  • Almanya’da Birleşik Sosyalist PartiÖzgürlük ve Dayanışma Partisi, ve Sol Parti gibi partilerde aktif rol aldı; çeşitli yöneticilikler yaptı.
  • 2005’te Goethe Üniversitesi’nde politik bilimler eğitimi aldı.
  • 12 kitap yazdı, Almanca ve Türkçe yayınlar var.
  • Avrupa Barış Meclisi Koordinasyon Kurulu üyesi.

Temel noktalar:

  • Çok köklü ve aktif bir devrimci ve sol siyasetçi.
  • Hem Türkiye’de hem Avrupa’da çeşitli örgütlerde yüksek düzeyde görevler almış.
  • Akademik eğitimi tamamlamış ve çok sayıda yayın yapmış.
  • Günümüzde Avrupa barış ve politik aktivizmi içinde yer alıyor.

Engin Erkiner’in Birinci Yazısı:

Altıncı Bunalım Dönemi

Bunalım Dönemleri Kavramı

Bunalım dönemleri kavramı sosyalist harekete Mahir Çayan’la girmiştir, denilebilir. Bu kavram Mahir Çayan’ın belirlemesi değildir; dönemin SSCB Bilimler Akademisi’nin görüşlerinden ve Varga’dan almıştır. Birinci bunalım dönemi, serbest rekabetçi kapitalizmin tekelci kapitalizme dönüşmesinin tamamlandığı 1903 yılından başlarken, ikinci dönem Ekim Devrimiyle (1917) başlar. Üçüncü bunalım dönemi ise 1945’ten itibaren başlayacaktır.

Türkiye Devriminin Acil Sorunları ve Bunalım Dönemleri

Türkiye Devriminin Acil Sorunları’nın ilk baskısında (1975Üçüncü Bunalım Dönemi içinde ortaya çıkan gelişmeler başlığı altında bu gelişmeleri açıkladıktan sonra Dördüncü Bunalım Dönemi’nden söz etmiştim; arkadaşlar içeriğe itiraz etmemekle birlikte bu kavramı kullanmamı istemişlerdi. Gerekçeleri, “haklısın ama bir de bununla uğraşmayalım” şeklindeydi. Ben de kullanmadım.

Daha sonra Hüseyin Cevahir’in bir yazısında, adı geçmeden aynı belirlemeyi yaptığını okuyacaktım (hangi yazısı olduğunu hatırlamıyorum). 1958 ekonomik krizi’nden söz ederken “üçüncü bunalım döneminin ortalarında” belirlemesini kullanıyordu. Bu durumda, Üçüncü Bunalım Dönemi 1971’de bitiyordu. 1971’de doların altın paritesi kaldırılmış ve ABD merkezli kapitalist sistem yeni bir döneme girmişti (TDAS ve 40 Yıl Sonra TDAS kitaplarına bakabilirsiniz; iki kitabı birlikte Drive’da Engin Erkiner’in kitaplar başlığı altında bulabilirsiniz).

1990’lar ve 5. Bunalım Dönemi

1970’li yıllarda pek dikkat çekmeyen bu belirleme, 1990’larda kabullenildi ve 4. bunalım dönemi’nde yaşadığımızdan söz edilmeye başladı. Ancak bu doğru bir belirleme değildi çünkü 1991’de SSCB’nin dağılmasıyla, tek kutuplu duruma gelen ABD merkezli küresel kapitalizm yeni bir döneme girmişti (bkz 40 Yıl Sonra TDAS). Dolayısıyla 1991 sonrası, 5. Bunalım Dönemi olarak belirlenmeliydi.

Bu dönem de sona erdi. Günümüzde ise başka bir dönemden, altıncı bunalım döneminden söz edilmesi gerekiyor.

Bu Dönemin Başlangıcı ve Özellikleri

Burada iki temel soru sorulmalıdır:
Birincisi: Bu dönem ne zaman başlamıştır? Öncekiler gibi kesin bir yıl vermek zordur, başlangıç yılı sembolik olup biraz ileriye ya da geriye çekilebilir.
Başlangıç yılı olarak 2011’de Suriye’de savaşın başlaması veya 2014’te Rusya’nın Kırım’ı ilhak etmesi verilebilir.

Suriye savaşı, bölgesel ve bölge dışı büyük güçlerin katıldığı, ABDRusyaİsrailTürkiyeİran ve ek olarak İslam Devleti’nin dahil olduğu küresel bir iç savaştır (Bkz. Küresel İç Savaş ve Türkiye kitabı).

Hem 2011, hem de 2014’ü, ABD merkezli tek kutuplu dünyanın sona ermesini ve Rusya’nın dönüşünü gösterir.

İkincisi: Bu dönemi öncekinden ayıran özellikler nelerdir?

1. Tek kutuplu dünyanın sona ermesi, çok kutupluluğa geçilmesidir. Çok kutupluluk, 1990 öncesinde de bulunuyordu, ama bu seferkinin ayırt edici özelliği, Çin’in ABD’ye ekonomik alternatif olarak ortaya çıkmasıdırRusya-Çin ekseninde oluşan BRICS ülkeleri, farklı bir küreselleşme talebiyle ABD ve müttefiklerini zorlamaktadır.

2. Bu nedenle artık emperyalizmin bunalım dönemleri değil, küresel kapitalizmin içinde bulunduğu altıncı dönem söz konusudur. Önceki dönemlerde sosyalist ülkeler ve ulusal kurtuluş hareketleri bir yanda —alternatif güçler—, ABD başta olmak üzere emperyalist ülkeler diğer taraftaydı. Artık böyle bir ayrım yapmak mümkün değildir çünkü BRICS ülkeleri arasında kendisini sosyalist olarak tanımlayanlar bulunan gibi, böyle bir iddiası olmayanlar da vardır.

3. Neo-liberalizmin sonuna gelinmiş ve yerini devletin ekonomiye güçlü müdahale ettiği “askeri Keynesçilik” almaya başlamıştır. NATO üyelerinin yoğun silahlanma kararlarını sadece “Rusya tehdidi” temelinde değerlendirmemek gerekir. Yoğun silahlanma, durgunluk içinde olan ekonomileri, büyük devlet yatırımlarıyla canlandırmayı hedeflemektedir.

4. Bölgesel güçlerin yükselişi ve ABD’nin bile bu güçlerle işbirliği yapmak zorunda kalmasıdır.

Önde gelen iki ülke olarak Tayvan ve Güney Kore belirtilebilir. Dünya çip üretiminin üçte ikisini sağlayan Tayvan’a ABD dahil pek çok ülke bağımlıdır. Ayrıca, Tayvan hem Çin dahil birçok ülkeye sermaye ihraç etmektedir.

ABD’nin dünya ekonomisindeki belirleyiciliği ise, önceki dönemlere göre azalmış durumda. Son olarak, ABD ile Çin arasında yapılan gümrük tarifeleri anlaşması da gösterdiği gibi ABD üretimin birçok alanında gerekli olan ender metalleri Çin’den temin etmektedir.

Türkiye’nin askeri yönü ağır basan alt emperyalizm ise, silah sanayisinin kurulması ve artırılan silah ihracatıyla yeni bir aşamaya ulaşmıştır.

Kapitalist Dünya Paylaşımı ve Dünya Düzeni

David Harvey’in Yeni Emperyalizm kitabında, Marx’ın kapitalizmin ilkel birikim dönemi için geçerli kabul ettiği el koyarak zenginleşmenin daha sonra da devam ettiğini savunur. Bu konuda Kongo’nun batısındaender metaller bakımından zengin bölgenin, Ruanda destekli bir örgüt tarafından işgal edilmesi, el koyma örneği olarak gösterilebilir.

Bu bağlamda, dünya yeniden paylaşılmaktadırLenin’in 110 yıl önce yazdığı Emperyalizm kitabından hareketle, yaşadığımız dünyayı anlamaya çalışanların çıkmaza girdikleri doğaldır.

Yeniden paylaşım değişmiştir; ülkeler haritadaki gibi durarak, politik olarak bağımsız gibi görünse de, bazı bölümleri artık onlara ait değildir.

Küresel İç Savaş ve Türkiye kitabında da belirtildiği gibi, iki Suriye vardır:

  • İlki, bildiğimiz Suriye’dir, haritadaki Suriye.
  • İkincisi ise, değişik bölümleri ABD, İsrail ve Türkiye tarafından işgal edilmiş gerçek Suriye’dir.

Aynı bağlamda, iki Kongo’dan söz edilebilir:

  • Birisi haritadaki,
  • diğeri ise gerçek Kongo.

Türkiye’nin dışarıda tutulduğu bir Irak ise, aslında mümkün değildir. Ancak, haritada durduğu gibi gösterilir.

Başka örnekler de verilebilir.

Dünyanın mevcut durumu eskisinden daha çok yönlü ve karmaşıktır.

50 yıl sonra TDAS’ta (*)bunu anlatmaya çalışacağım…

Dipnot.

TDAS’ta (*) Türkiye Devriminin Acil Sorunları adlı kitap.

 

 

 

Engin Erkiner Kimdir Ve Yaşadığımız Savaş Zamanlarındaki Görüşleri
Giriş Yap

Haber Kontak ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!

Reklam Engelleyicisi Tespit Edildi

Sitemize katkıda bulunmak için lütfen reklam engelleyicinizi devredışı bırakın.