Almanya’da, Düsseldorf Yüksek Bölge Mahkemesi tarafından gerçekleştirilen bir duruşmada, 7. Ceza Senatosu başkanlığında bulunan Lars Bachler, yurt dışında faaliyet gösteren terör örgütü DHKP-C’ye üye olma suçundan toplamda üç kişiye farklı sürelerde hapis cezaları verdi. 60 yaşındaki Türk vatandaşı olan C, 4 yıl 3 ay; 43 yaşındaki Türk vatandaşı E, 5 yıl; ve 38 yaşındaki Alman vatandaşı K ise 3 yıl 3 ay hapis cezası almak gibi ağır bir yaptırımla karşı karşıya kaldı.
Mahkeme sırasında yapılan açıklamalarda, C’nin 2016 yılının Ocak ayından beri DHKP-C’nin güney bölgesinde, özellikle Frankfurt, Darmstadt, Saarbrücken, Stuttgart, Ulm, Münih, Augsburg ve Nürnberg gibi şehirlerde “sözde bölge lideri” olarak görev yaptığı belirtildi. Bu bağlamda, C’nin örgüt adına yaptığı faaliyetlerin kapsamı ve etkisi gözler önüne serildi.
Bununla birlikte, C’nin yalnızca bölge liderliği ile sınırlı kalmayarak, aynı zamanda örgüt için para toplamak, gizli faaliyet gösteren üyeler için sahte kimlik belgeleri düzenlemek ve ev aramasına katılmak gibi birçok suç faaliyetinde bulunduğu da mahkeme tarafından vurgulandı. Ayrıca, sözde bölge yöneticiliğini bıraktıktan sonra bile, C’nin Şubat 2022 tarihine kadar DHKP-C ile bağlantılı çeşitli propaganda etkinliklerine katılmaya devam ettiği kaydedildi. Bu durum, mahkemenin olaya bakış açısını ve suçluların örgütsel bağlantılarını değerlendirmesini önemli ölçüde etkiledi.
Duruşma sonucunda mahkeme, diğer sanıklar E ve K’nın da işledikleri suçlara ve DHKP-C içerisindeki faaliyetlerine dair detaylara yer verdi. Bu suçlamalar doğrultusunda, her bir sanığın terör örgütüyle olan ilişkisi ve bu bağlamda gerçekleştirdikleri eylemler de titizlikle ele alındı. Bu halihazırda Almanya’da terör örgütlerine yönelik yürütülen çalışmaların dikkate değer örneklerinden birisi olarak öne çıkmakta.
Almanya’daki mahkeme sonucunun ardından, Federal Yüksek Mahkemesi’ne temyiz başvurusunda bulunulabileceği bilgisi de verildi. Bu durum, mahkeme kararının kesinleşmeden önce daha üst bir mahkeme tarafından inceleneceği anlamına gelmekte. Temyiz süreci, sanıklar açısından bir umut ışığı oluştururken, aynı zamanda toplumda da önemli bir tartışma konusunu gündeme getirecektir.
Sonuç olarak, Düsseldorf Yüksek Bölge Mahkemesi, terör örgütü DHKP-C’ye yönelik olarak yaptığı bu yargılama ile hem yurt içinde hem de yurt dışında benzer suçların işlenmesini engellemeye yönelik somut adımlar atma amacı güttüğünü göstermektedir. Bu tür davalar, uluslararası terörle mücadele çabaları açısından da büyük öneme sahip olup, toplumların güvenliği için gerekli yasal tedbirlerin alınması gerekliliğini bir kez daha gözler önüne sermektedir.