Alberta Üniversitesi (U of A) araştırma ekibi, temiz enerji üretiminde dikkat çekici bir adım atarak, suyu hidrojen ve oksijen olarak bileşenlerine verimli bir şekilde ayırmanın yeni bir yöntemini keşfetti.
Bu yenilikçi yöntem, güneş enerjisi ve kolay ulaşılabilir özel malzemeler kullanarak, geleceğin yakıtı olarak değerlendirilen hidrojeni üretmek için taşınabilir ve enerji yoğun seçenekler sunma potansiyeli taşıyor.
Birçok ülke, enerji stratejilerinde fosil yakıtlara sürdürülebilir bir alternatif olarak hidrojeni daha fazla entegre etmeye yöneliyor.
Geleneksel hidrojen üretim süreçleri genellikle maliyetli ve verimsiz kabul edilir. Bu yöntemler, elektrik üretmek için güneş panelleri kullanmayı ve ardından bu elektrikle suyu elektroliz etmeyi içeriyor; bu da hem yüksek maliyetlere hem de enerji kayıplarına yol açıyor.
DOĞRUDAN GÜNEŞ IŞIĞIYLA HİDROJEN ÜRETİMİ
Alberta Üniversitesi ekibinin geliştirdiği yeni metodoloji, suyu parçalamak için doğrudan güneş ışığını kullanma imkanı sağlıyor.
Bu tekniğin daha az enerji gerektirdiği ve potansiyel olarak çok daha ucuz olabileceği ifade ediliyor. Bu çığır açan çalışmanın liderliğini Karthik Shankar yürütüyor.
Shankar, güneş ışığını doğrudan kullanarak hidrojen üretmenin, geleneksel yöntemlere kıyasla çok daha verimli olduğunu vurguluyor. Bu yeni yöntemin işleyiş şekli nedir peki?
SÜREÇ NASIL İŞLİYOR
Ekibin yenilikçi yaklaşımı, ucuz ve yaygın bir kimyasal olan ürenin, termal yoğunlaşma polimerizasyonu denilen bir işlem ile karbon nitrür adı verilen bir maddeye dönüştürülmesi ile başlıyor.
Bu özel karbon nitrür malzemesi, güneş ışığını emerek elektronlarını enerji seviyesine yükseltiyor ve serbest bırakıyor; bu işlem, elektrondan yoksun yerler (boşluklar) oluşturuyor.
Daha sonra karışıma titanyum dioksit ekleniyor; bu da karbon nitrür ile birleşerek özel bir yapı oluşturuyor.
Bu etkileşim, enerji yüklenmiş elektron ile boşlukları, faydalı bir reaksiyona girebilecek kadar uzun süre ayrı tutmayı sağlıyor.
Elde edilen enerji vatandaşlı elektronlar, sudaki protonlarla etkileşerek temiz hidrojen gazı (H₂) üretirken, boşluklar suyun hidroksil iyonlarıyla birleşerek oksijen gazı (O₂) üretiyor.
YÖNTEMİN AVANTAJLARI VE ESNEKLİĞİ
Bu yeni metodun önemli bir diğer avantajı, esnekliğidir. Nanotellerin kullanılması sayesinde sistem, güneş ışığını farklı açılardan alabiliyor ve böylece hem güneşli hem de bulutlu günlerde etkinliğini koruyor.
Ek olarak, sistem büyük depolama pillerine gereksinim duymuyor, çünkü üretilen hidrojen gazı, taşınmaya hazır şekilde enerjiyi depolayabiliyor.
Bu sürecin, ucuz ve bol bulunan malzemelerle gerçekleştirilmesi ve aşırı ısınma ya da önemli kirlilik yaratmaması nedeniyle teorik olarak silikon güneş panelleri üretiminden daha çevre dostu olduğu ifade ediliyor.
GELECEK PLANLARI
Alberta Üniversitesi araştırma ekibi, bu işlem için üre yerine yine sıkça bulunan melamin kullandıkları alternatifleri de değerlendiriyor.
Ayrıca, bu yöntemle metanolden hidrojen üretme olasılığının da üzerinde duruyorlar; bu daha az temiz bir alternatif olmasına rağmen işe yarar olabilir.
Araştırmacılar, geliştirdikleri bu yenilikçi tekniğin üç ila beş yıl içinde büyük ölçekli ticari uygulama için hazır hale gelebileceğini öngörüyorlar.
Bu devrim niteliğindeki yaklaşımı detaylandıran çalışma, saygın bilim dergisi Journal of the American Chemical Society’de yayımlandı.