ABD Başkanı Donald Trump, 20 Ocak 2025 tarihinde göreve başlamasının ardından düzensiz göçmenlere karşı sert önlemler almaya başlamıştır. Bu süreç, ABD’nin sınır politikalarını etkileyen önemli gelişmelere yol açmıştır. Trump yönetimi, özellikle Orta Amerika’daki ülkelerle işbirliği yapmayı önceliklendirmiştir. Bu bağlamda, El Salvador Devlet Başkanı Nayib Bukele, ABD’nin sınır dışı ettiği tüm göçmenleri ülkelerine kabul edeceğini duyurarak ABD’nin sert göç politikalarına destek vermiştir.
ABD Dışişleri Bakanlığı, Dışişleri Bakanı Marco Rubio’nun El Salvador Devlet Başkanı Nayib Bukele ile başkent San Salvador’da yaptığı görüşmeye dair bir açıklama yapmıştır. Bu açıklamada, El Salvador’un “ABD vatandaşları da dahil olmak üzere tehlikeli Amerikalı suçluları hapishanelerinde barındırmayı teklif ettiği” belirtilmiştir. Bu durum, iki ülke arasındaki işbirliğinin ve güvenliğin arttığını göstermektedir.
Görüşmede, yaşanan “yasa dışı göç dalgasının” önemli bir gündem maddesi olduğu ifade edilmiştir. Farklı anlaşmaların sağlandığı kaydedilen açıklamada, Rubio, bu durumu “eşi benzeri görülmemiş ve olağanüstü bir göç anlaşması” olarak değerlendirmiştir. Bu bağlamda, iki ülke arasında sivil nükleer işbirliği mutabakat zaptı da imzalanmıştır.
Bukele, yapılan anlaşmalar hakkında, “Bu, tarihsel olarak daha önce benzeri görülmemiş bir durum, sadece Amerika Birleşik Devletleri ile El Salvador arasındaki ilişkilerde değil, sanırım tüm Latin Amerika için de çok daha büyük bir anlaşma.” şeklinde açıklamalarda bulunmuştur. Ayrıca, Trump’a olan sempatilerini gizlemediklerini ifade ederek, iki ülke arasında yakın işbirliğine vurgu yapmıştır.
Bütün bu gelişmeler, ABD’nin Orta Amerika ile ilişkilerini güçlendirmeyi hedefleyen bir strateji içinde olduğunu göstermektedir. Ayrıca, El Salvador’un bu süreçte ABD’nin göç politikalarına destek vermesi, iki ülke arasındaki ilişkilerin derinleşmesine zemin hazırlamaktadır. Özellikle, Bukele’nin Trump yönetimine olan desteği, iki ülke arasında daha önce görülmemiş bir işbirliğinin kapısını aralamaktadır.
Bu anlaşmalarla birlikte, El Salvador’un federal yönetimi, ABD’den gelen suçluları kabul etme kararı ile ayrı bir strateji belirlemiş, aynı zamanda bu durum ülkeler arası güvenlik sorunlarına dair bir çözüme de işaret etmiştir. Her ne kadar bu yaklaşım tartışmalara neden olsa da, El Salvador’un ABD ile olan ilişkilerini sağlamlaştırmak ve sınır yönetimi üzerinde kontrol sağlamak amacıyla attığı adımlar önemli bir adımdır.
Sonuç olarak, Trump yönetimi ve El Salvador Cumhuriyeti arasındaki anlaşmalar, iki ülke arasındaki siyasi ilişkilerin dönüşümünü ve Orta Amerika’nın göç sorununa dair yeni bir perspektifin ortaya çıkmasını sağlamaktadır. Dönem itibarıyla, bu tür stratejik ortaklıkların Latin Amerika’daki diğer ülkeler üzerinde nasıl bir etki yaratacağı merak konusu olmaktadır.
Sema Kızılarslan
Editor