Dünya genelinde büyük bir merakla beklenen ateşkes anlaşması, 19 Ocak 2025 tarihinde, Türkiye Saati’ne (TSİ) göre 12.15’te yürürlüğe girmiştir. Bu tarihi gün, Gazze’de yaşanan kanlı çatışmaların sona ermesi umudunu taşımaktadır. Anlaşma, Katar’ın başkenti Doha’da imzalanmış ve tarafların karşılıklı olarak uzlaşmaları sonucu, bölgede bir nebze olsun huzur sağlanması hedeflenmiştir.
İmzalanan anlaşma çerçevesinde, 27 Ocak 2025 tarihinde, Netzarim Koridoru üzerinden Gazze Şeridi’ndeki Filistinlilerin güneyden kuzeye geçişine izin verilmiştir. Bu geçiş, uzun süredir süregelen çatışmalar nedeniyle zarar gören bölgede insanlara umut vermiştir.
Ancak, ateşkes ilanından sonra yapılan gözlemler, durumun pek de umuldukları gibi olmadığını göstermektedir. İsrail’in katliamları sürüyor başlığı altında, Gazze Şeridi ile Mısır arasında bulunan Refah Sınır Kapısı’nın, 1 Şubat 2025 tarihi itibarıyla yalnızca hasta ve yaralıların tahliyesi amacıyla açıldığı belirtilmektedir. Bu durum, hem Filistin hem de uluslararası kamuoyunda büyük tepkilere yol açmıştır.
Ateşkes ve esir takası anlaşması çerçevesinde gerçekleştirilen ilk dört turda, İsrail hapishanelerindeki toplam 583 Filistinli esir serbest bırakılmıştır. Buna karşın, Gazze’deki 13 İsrail ve 5 Taylandlı esir de serbest bırakılmıştır. Ancak, Hamas’ın esir takası anlaşmasına bağlı kalmasına rağmen, İsrail’in askeri saldırıları hız kesmeden devam etmiştir. Ateşkes ve esir takası anlaşmasının imzalandığı günden itibaren, Batı Şeria’da yüzlerce kişinin hayatını kaybetmesi, uluslararası toplumda büyük bir infiale neden olmuştur.
Filistinli esirler işkence gördü ifadesiyle yapılan açıklamalar, serbest bırakılan Filistinli esirlerin durumu hakkında yürek burkan bilgileri içermektedir. Hamas yetkilileri, yapılan açıklamada, serbest bırakılanların tahliye işlemleri sırasında maruz kaldıkları kötü muamele ve işkencelere dikkat çekmektedir. Açıklamada, “Serbest bırakılan esirlerin ifadeleri, tahliye tarihlerinin birkaç gün öncesine ve tahliyelerin son anına kadar süregelen işkenceleri gözler önüne seriyor,” denilmiştir.
Bu içler acısı durum, uluslararası hukukun acımasızca ihlali olarak nitelendirilmektedir. Hamas’ın yazılı açıklamasında, Filistinli esirlerin fiziksel ve psikolojik işkencelere maruz kaldığı ve ayrıca tıbbi ihmal ile açlık, susuzluk ve ilaç yoksunluğuna uğradıkları vurgulanmıştır. Bu durum, işgalci devlet tarafından sistematik olarak işlenen bir savaş suçu olarak tanımlanmakta ve esirlere ilişkin uluslararası hukukun bariz şekilde ihlal edildiği ifade edilmektedir.
Kızılhaç’ın İsrail’in Negev Hapishanesi’nden tahliyelere dair Filistinli esirlere uyguladığı muamele konusundaki tepkisi de yine açıklamada yer almıştır. Bu tür suçların işlendiği bir ortamda, İsrail’in uluslararası hukuku hiçe saydığı ve devletler arası kurallara uymadığı kanıtlanmaktadır. Bu durum, bölgedeki gerginliği ve adaletsizliği artırmakta, uluslararası toplumun tepkisini çeken önemli bir sorun haline gelmektedir.
