Suriye’de 61 yıllık Baas rejimi, zalim Esad yönetiminin devrilmesiyle birlikte yeni bir dönüşüm sürecine girmiştir. Bu devrim, yalnızca Suriye’nin iç dinamiklerini etkilemekle kalmamış, aynı zamanda Türkiye’nin bölgedeki rolünü ve hakimiyetini de artırmıştır.
Yeni oluşan yönetimin Savunma Bakanı Ebu Kasra, başkent Şam’da düzenlediği basın toplantısında dikkat çekici açıklamalarda bulundu. Özellikle PKK/YPG’nin durumu üzerine değerlendirmeler yapan Kasra, Ulusal Diyalog Konferansı’ndan önce bu grupların kendini feshetmesi gerektiğinin altını çizdi. “SDG (PKK/YPG), Ulusal Diyalog Konferansı’ndan önce kendini feshetmeli” ifadesini kullandı.
Silahlı grupların, Savunma Bakanlığı’nın çatısı altında birleşmesi gerektiğinden bahseden Kasra, “Müzakereler sürüyor. Her türlü senaryoya hazırız” dedi. PKK/YPG’nin haklarında bulunan DEAŞ’lı tutuklularla ilgili rampoları da gündeme getiren Kasra, “Terör örgütünün hapishanelerinde 10 bin DEAŞ’lının bulunduğu tahmin ediliyor. Ancak doğru rakamın 2 bin 500 olduğunu düşünüyoruz” açıklamasında bulundu.
Ebu Kasra, ordunun donatılması için özellikle doğulu ve batılı ülkelerle müzakereler gerçekleştireceklerini belirtti. Bu bağlamda, Türkiye ile ilişkilerinin mükemmel bir düzeyde olacağını vurguladı ve Türk Silahlı Kuvvetleri’nin Suriye’deki varlığı konusunu Türk yetkililerle tartışmaya devam ettiklerini aktardı.
Bununla birlikte, Baas rejiminin çöküşü sonrası İsrail ordusunun Golan Tepeleri ve tampon bölgedeki ilerleyişine de değinen Kasra, “İsrail’in güneydeki ilerleyişini durdurmak için arabulucularla iletişimdeyiz. Çekilmeleri için baskı yapıyoruz” şeklinde konuştu. Bu açıklama, Suriye’deki durumu daha da karmaşık hale getiren uluslararası ilişkilerin etkilerini gözler önüne seriyor.
Genel olarak, Suriye’deki siyasi değişim süreci, Türkiye’nin bölgedeki stratejik hedeflerini yeniden şekillendirmesine olanak tanırken, Ebu Kasra’nın açıklamaları da mevcut durumun yansımalarına ışık tutuyor. Yeni yönetimin aldığı bu kararlar ve stratejiler, sadece Suriye’nin iç barış ve istikrarı için değil, aynı zamanda bölgesel güvenlik dinamikleri için de kritik bir öneme sahip.
Sonuç olarak, Suriye’de rejim değişikliği sonrasında bölgedeki aktörlerin tutumları ve stratejileri, siyasi dinamikleri etkileyebilecek bir sürecin başlangıcını göstermektedir. Türkiye’nin bu süreçteki rolü, hem Suriye’nin yeniden yapılanması hem de bölgesel güvenlik konularında son derece belirleyici olacaktır. Ebu Kasra’nın açıklamaları, bu değişimin nasıl şekilleneceğine dair önemli ipuçları sunuyor.