Zaman akıp gidiyor gün yirmi dört saat. Sabah gözümüzü açtığımızda 86.400 saniye sermaye ile uyanıyoruz, iyi bir zaman yönetimi yaptığımızda, yaşamımızı tüm boyutlarıyla anlamlı yaşayabileceğimiz ‘Zaman hazinemizi’ nasıl harcıyoruz?
Uyku, sorumluluklar, ihtiyaçlar her bireyin yaşamında belli oranlarda ve şekillerde var, olacak, olmaya devam edecek. Tüm bunları yaparken belli bir zaman dilimini yalnızca kendime ayırmayı tercih ediyorum.
Bana iyi gelen, kendimi İyi hissettiren, kendi gerçeklerimi keşfettiğim, gerçekleştirdiğim, anlar. ‘Sanatçının Yolu’ isimli kitabında Julia Cameron ‘Yaparken büyülendiğiniz bir şeyi mutlaka yapın.’ diyor ve bunu prensip edinerek sürekli yapmaktan bahsediyor. Büyülü olarak tanımlanan eylem, ihtiyacıma, duygusal, ruhsal durumuma göre değişebiliyor.
Bu kitabı okuduğum dönemde beni büyüleyen şey, sabah güneş doğarken İzmir Kültür Park’ a gidip yürüyüş parkurunda kulaklığımı takıp Sezen Aksu dinleyerek yürüyüş yapmaktı. Şimdi ise Shakespeare’in Romeo ve Juliet’i “okuyup diksiyon çalışmaları yapmak, ama insanın kendini keşfetme evresi değişmiyor, yeni heyecanlar yeni hisler, beceriler, yeni arayışlar, ilgi alanları monotonluktan sıyrılıp şikayet sarmalından kurtularak, üzerimizden ölü toprağını atıp, zaman hazinemizi en iyi şekilde kullanmalıyız. Kendi iç dünyamız ve dış dünya da keşfedilecek koca bir evren var.
Ay’ı hedefleyin; onu ıskalasanız bile kendinizi yıldızların arasında bulacaksınız
Les Brown
- Görsel Şule Becer’in yaptığı ve açtığı sergideki tablolarından.