ABD’nin 47. Başkanı olarak seçilen Donald Trump, görevi devralmak için 20 Ocak 2024 tarihinde Beyaz Saray’a çıkmayı bekliyor. Bu süreçte Trump’ın izlemeyi planladığı politikalar, hem ABD içindeki hem de uluslararası arenada büyük bir merakla takip ediliyor. Özellikle Trump’ın Sudan’daki ABD askerlerini çekme planı, bölgedeki pek çok ülke tarafından oldukça yakından izleniyor. Bu konuyla alakalı olarak, Trump’ın Ulusal Güvenlik Danışmanlığına aday gösterdiği Mike Waltz bir takım açıklamalarda bulundu.
Waltz, Suriye’de yaşanan son gelişmelere de değinerek, ABD’nin bu ülkedeki stratejilerinde DEAŞ’lı teröristlerin durumu ile İsrail’in güvenliğinin göz önünde bulundurulduğunu belirtti. Waltz, Trump’ın Orta Doğu’daki politikalarının doğru olduğunu savunarak, “ABD askerlerinin Suriye’de bulunmasına gerek yok” ifadesini kullandı. “Amerikan botlarının Suriye’de herhangi bir şekilde dolaşmasına ihtiyacımız yok ama DEAŞ, İsrail sınırı ve Körfez müttefiklerimizle olan daha kapsamlı dinamiklere dikkat etmeye devam edeceğiz,” dedi.
Waltz, İran’ın nükleer silahlara sahip olmaması gerektiğini belirterek, “Eğer İran nükleer silaha sahip olursa Suudi Arabistan ve Türkiye de nükleer silah edinmek isteyecektir,” şeklinde bir uyarıda bulundu. Bu bağlamda, bölgedeki güç dengelerinin nasıl şekilleneceği ve başta Suudi Arabistan olmak üzere diğer ülkelerin nükleer silah edinme arzusunun artıp artmayacağı merak konusu.
Waltz, ayrıca Hamas’ın durumuna ilişkin de önemli açıklamalar yaptı. Hamas’ın şu anda “her zamankinden daha yalnız kaldığını” savunarak, Gazze’deki ABD vatandaşı İsrailli esirlerin serbest bırakılmasını talep etti. Waltz, “Hamas’ın çıkış yolları kapalı, eğer yaşamak istiyorsanız tek çıkar yol rehinelerimizi serbest bırakmaktır,” ifadelerini kullandı. Böylece, bölgedeki çözüm süreçlerinin ne şekilde ilerleyeceği konusunda ipuçları vermiş oldu.
Bunun yanında Waltz, Trump’ın iktidara gelmesinin ardından Yemen’deki Husilerin “terör örgütü” listesine yeniden alınmasının çok yakın olduğunu açıkladı. Bu durum, Yemen’deki çatışmaların ve insani durumun nasıl bir seyir alacağı konusunda önemli bir etkisi olabilecek bir gelişme olarak görülüyor.
Son olarak, Waltz İsrail’in Lübnan’daki Hizbullah üyelerine yönelik gerçekleştirdiği saldırılara da dikkat çekti. Bu saldırılarda, Hizbullah’ın kullandığı çağrı cihazları ve telsizlerin patlatılmasıyla gerçekleşen eylemi “modern tarihin en cesur, en etkili gizli eylem operasyonlarından biri” olarak nitelendirdi. Waltz, bu saldırının Hizbullah üzerindeki etkisini değerlendirerek, onların zayıfladığını savundu. Tüm bu açıklamalar, Donald Trump’ın yeni dönemde izleyeceği politikaların dünya üzerindeki dinamikler açısından ne denli önemli olacağını gözler önüne seriyor.