Gürcistan, geçmişteki Avrupa Birliği (AB) ile ilişkilerini yeniden değerlendirmek için bir dönüm noktasına gelmiştir. Hükümet, AB’ye katılım müzakerelerini dört yıl süreyle askıya alma kararı almış ve bu durum başkent Tiflis’te büyük bir protestoya sebep olmuştur. Hükümetin bu kararı, ülke genelinde derin kaygı ve tepkilere yol açırken, siyasi gerilimlerin yeniden alevlenmesine zemin hazırlamıştır.
Başbakan Irakli Kobakhidze, bir basın toplantısında, AB’ye katılma teklifinin 2028 yılına kadar gündeme gelmeyeceğini duyurdu. Bu açıklama, halk arasında geniş bir hayal kırıklığına neden oldu. Ülke, tarih boyunca Batı ile olan ilişkilerini güçlendirmek istemiş, ancak bu tür bir karar, kamuoyunu ikiye bölmüş görünmektedir.
Tiflis’te dün yaşanan olaylar, hükümetin bu yönelimine karşı büyük bir tepki olarak değerlendirilmiştir. Binlerce kişi, parlamentonun önünde toplanarak, hükümetin Avrupa ile olan müzakereleri reddetme kararını protesto etti. Kalabalığın büyüklüğü, halkın bu konudaki hassasiyetini ve hükümete olan güvensizliğini açıkça ortaya koydu. Protestocular, hükümetin kararına karşı durarak, Gürcistan’ın Avrupa’ya entegrasyon sürecini destekleyen sloganlar attılar.
Polis, masum kalabalığı kontrol altına almak amacıyla parlamentonun etrafında geniş güvenlik önlemleri aldı. Yetkililer, protestoların barışçıl bir şekilde gerçekleşmesini sağlamak için çeşitli stratejiler geliştirmeye çalıştı. Ancak, protestoların büyüklüğü ve katılımcıların kararlılığı, bu durumun kontrolünü zorlaştırdı.
Aynı zamanda, Gürcistan Cumhurbaşkanı Salome Zurabişvili de bu karar karşısında sessiz kalmadı. Başbakan Kobakhidze’nin açıklamalarına tepki gösteren Zurabişvili, bir basın toplantısı düzenleyerek, hükümetin aldığı kararı sert bir dille eleştirdi. Cumhurbaşkanı, çözümün barış olmadığını, savaş olarak tarif ettikleri bir yönelime girildiğini ifade etti.
Zurabişvili, sözlerini şöyle sürdürdü: “Bugün, haftalardır devam eden anayasal darbenin sonuna geldik. Aylar önce belirlenen ve bizi Avrupa’dan Rusya’ya doğru götüren rota artık sona ermiştir.” Bu açıklamalar, hükümetin aldığı kararların sadece siyasi bir tartışma değil, aynı zamanda ülkenin geleceği açısından köklü bir değişim anlamına geldiğini ortaya koyuyor.
Cumhurbaşkanı ayrıca, “Evde olan ya da protestolara katılan herkes: Umudunuzu kaybetmeyin! Taviz yok, teslimiyet yok, direniş var. Ben sonuna kadar buna sadık kalacağım, tıpkı sizin sonuna kadar sadık kalacağınız gibi.” şeklinde ilave etti. Bu sözler, halka bir birlik mesajı vermenin yanında, toplumun geleceği hakkında da ciddi endişeler taşıdığını gösteriyor.
Sonuç olarak, Gürcistan’daki bu protestolar, sadece hükümetin kararlarına karşı bir tepki değil, aynı zamanda yurttaşlarının Avrupa ile olan bağlarını sürdürme isteğinin bir sembolü olmuştur. Önümüzdeki süreçte, bu olayların ülkenin siyasi yapısına ve gelişim hızına nasıl etki edeceği merak konusu olmaya devam edecektir.