Son yıllarda dünya genelinde İslamofobi tehdidinin gözle görülür bir şekilde artış gösterdiği kaydedilmiştir. Bu bağlamda, İslam ve değerlerine yönelik hakaret gösterileri de art arda gerçekleşmekte. Bu tür olaylar, toplumsal huzursuzluğu artırırken, öfke ve düşmanlık duygularını pekiştirmektedir.
2013 yılında Rusya’da yaşanan bir olay ise bu meselelerin çarpıcı bir örneğidir. Nikita Juravel isimli bir şahıs, Kur’an-ı Kerim’i yakarak büyük bir provokasyona imza atmıştır. Bu eylem, sadece dinî bir metne karşı yapılmış bir saldırı olarak değil, aynı zamanda uluslararası ilişkilerde önemli bir yere sahip olan Rusya’nın güvenliğini tehdit eden bir eylem olarak değerlendirilmiştir.
Olayın ardından Rusya’daki yargı süreci tamamlanmış ve mahkeme, kurbanların duygularına saygı gösterilmeden alınan bu eylem karşısında ciddi bir hüküm vermiştir. 2023 yılı itibarıyla, Rus mahkemesi Nikita Juravel’i “devlete ihanet” suçundan 14 yıl hapis cezasına çarptırmıştır. Volgograd Bölge Mahkemesi’nin basın servisi tarafından yapılan açıklamada, Juravel’in Rus ordusunun Ukrayna’daki eylemlerine karşı çıkma amacıyla hareket ettiği ve bu amacı doğrultusunda Kur’an-ı Kerim’i yaktığı belirtilmiştir.
Mahkeme duruşmasında Juravel’in “devlete ihanet” suçlamasıyla yargılandığı ve işlediği suçtan ötürü 14 yıl hapis cezasına çarptırıldığı duyurulmuştur. Ayrıca, Juravel’in kendisine yöneltilen suçlamaları kabul ettiği de açıklanmıştır. Bu durum, yargının dini ve ulusal değerlere karşı işlenen suçlara karşı ne kadar katı bir tutum sergilediğini göstermekte.
Olayın başlangıcı ise Mayıs 2023 tarihlerindedir. Nikita Juravel, Volgograd kentinde yer alan bir caminin önünde Kur’an-ı Kerim’i yakarken güvenlik güçleri tarafından gözaltına alınmış ve hemen ardından Çeçenistan’a sevk edilmiştir. Bu süreçte, Rusya Federasyonu’na bağlı Çeçenistan Cumhuriyeti’ndeki mahkeme, Juravel’in “manevi değerlere hakaret ettiği ve toplumsal düzeni bozduğu” gerekçesiyle 27 Şubat tarihinde 3,5 yıl hapis cezasına çarptırdığı bilinmektedir.
Bu tür olaylar, dinî ve kültürel değerlere karşı artan bir tehdit olarak değerlendirilmektedir. Özellikle sosyal medya ve diğer kitle iletişim araçlarının etkisiyle, İslamofobiye dair nefret söylemlerinin yayılması, toplumlar arasında kutuplaşmayı ve düşmanlığı artıran bir etken haline gelmiştir. Bu bağlamda, hukukun üstünlüğünün, insan haklarının ve toplumsal barışın korunması açısından sürekli bir farkındalığın artırılması gerektiği bir kez daha ortaya çıkmaktadır.