Haiti’de silahlı çetelerin sokaklara dökülmesi, durumu ciddi bir krize dönüştürdü ve ülkenin başkenti Port-au-Prince özellikle etkileniyor. Nazon, Lalue, Chirst Roi ve Bois Verna bölgelerinde kontrol sağlamak amacıyla harekete geçen çete üyeleri, silahlarını kuşanarak sokaklara inerek büyük bir kaos ortamı yarattı.
Bölgedeki çatışmaların bildirimi üzerine, güvenlik güçleri derhal harekete geçti ve çatışmalara müdahale etmek için bölgeyi abluka altına aldı. Ancak, çete üyeleri ile polis arasında gergin bir çatışma yaşandı.
28 ÖLÜ
Çatışmalar saatlerce sürdü ve bu sürede 28 çete üyesinin hayatını kaybettiği bildirildi. Ulusal Polis Sözcüsü Lionel Lazarre, konuya dair yaptığı açıklamada çete üyelerinin bazı alanları ele geçirme çabası içinde olduklarını ancak güvenlik güçlerinin buna müsaade etmediğini ifade etti.
HALK 20 KİŞİYİ ATEŞE VERDİ
Yerel basında çıkan haberlere göre, sıcak çatışmalar sırasında sivil halk, yaralı olarak polisin bıraktığı çete üyeleri dahil olmak üzere yakaladıkları 20 çete üyesini ateşe verdi. Bu durum, halkın içinde bulunduğu korku ve öfkenin bir yansımasıydı.
Yaşanan çatışmalardan dolayı okullar, iş yerleri ve kamu binaları faaliyetlerine ara verdi ve halk, patlak veren bu çatışmalardan dolayı evlerinden çıkamaz hale geldi. Korku dolu anlar yaşayan halk, gün boyunca sokağa çıkma cesareti gösteremedi.
YENİDEN SALDIRIYA GEÇECEKLER
Sosyal medyada yayımlanan bazı bilgilere göre, silahlı çetelerin yeniden saldırılar gerçekleştirebilmek için hazırlık yaptığı bildiriliyor. Bu durum, bölgede bir başka kaosun yaşanabileceği endişesini artırıyor.
Birleşmiş Milletler Karayipler Ülkesi Entegre Ofisi (BINUH) yetkilileri, yalnızca geçmişteki temmuz ve eylül ayları arasında Haiti’deki şiddet olayları ve çetelerle yürütülen mücadelede toplamda bin 223 kişinin yaşamını yitirdiğini ayrıca 522 kişinin yaralandığını bildirdi. Bu istatistikler, Haiti halkı için güvenlik sorunlarının ne kadar ciddi olduğunu ve çetelerin oluşturduğu tehditlerin büyüklüğünü gösteriyor.
Haiti’nin mevcut durumu, uluslararası kamuoyunun dikkatini çekmekte ve bölgeye yönelik olası yardımlar ve müdahale yöntemleri üzerine tartışmalara neden olmaktadır. Güvensizlik içinde yaşayan halk, sadece kendi güvenliklerini sağlamakla kalmayıp, aynı zamanda ulusal ve uluslararası yardım beklemektedir.