İsrail’in Gazze’ye yönelik saldırıları devam ederken, 1 yılı aşkın süredir süren çatışmaların sonuçları giderek daha acı bir hal alıyor. Bu süreçte, uluslararası toplumun dikkatini çeken bazı çarpıcı rakamlar ortaya çıkmaya başladı. Özellikle son 38 gündür, İsrail ordusunun Gazze Şeridi’nin kuzeyinde uyguladığı saldırılarda en az 2000 Filistinli hayatını kaybetmiş durumda. Bu durumu değerlendiren Sevabite, uluslararası toplumu, Gazze’nin kuzeyinde gerçekleşen “soykırım savaşı”na karşı acil müdahaleye çağırdı.
Sevabite, ABD, İngiltere ve bazı Avrupa ülkelerini, Gazze’deki “açlık ve soykırım politikasına ortak olmakla” suçlayarak, bu ülkelerin kritik bir görev üstlenmesi gerektiğini vurguladı. Özellikle bu tür çatışmalarda uluslararası toplumun etkin bir rol oynamasının önemine dikkat çekildi.
Diğer yandan, Sevabite, İsrail’in Filistinlilere yönelik insani bölgeleri “güvenli” olarak tanımlayıp haritalar yayımlayarak, dünya ve uluslararası toplumu yanıltma çabasına girdiğini de ifade etti. Bu güvenli bölgelerin aslında bombardmanın hedefi haline geldiği ve çok sayıda sivilin canını kaybettiği belirtiliyor. Özellikle Han Yunus’un batısındaki Mevasi bölgesi ve Deyr el-Belah gibi bölgelerin güvenli bölgeler arasında sayılmasına rağmen bombardıman edildiği bildirildi.
İsrail ordusu tarafından belirlenen ve sarı renkle işaretlenen bu alanların, insani yardım sağlama, sahra hastaneleri kurma gibi gerekçelerle yanıltıcı bir propaganda aracı olarak kullanıldığı öne sürülüyor. Sevabite, tüm bu iddialar doğrultusunda, bu tür güvenli bölgelerin bombardıman edilmesinin uluslararası insan hakları hukukuna aykırı olduğunu vurguladı ve bu duruma karşı daha fazla ses çıkarılması gerektiğinin altını çizdi.
Bütün bunların yanı sıra, İsrail’in Gazze’ye insani yardım girişlerini engellemeye devam etmesi, bölgedeki insani krizi daha da derinleştiriyor. Sevabite, Refah Sınır Kapısı’nın yaklaşık 190 gündür kapalı olmasının, bölgedeki temel ihtiyaç malzemelerinde ciddi eksikliklere yol açtığını ve açlıktan ölüm vakalarının arttığını belirtti. Bu durum, insani krizin boyutlarının ne denli büyük olduğunu gözler önüne seriyor.
Ayrıca, Refah Sınır Kapısı’nın diğer tarafında 600 bin ton yardım ve gıda malzemesinin bekletildiği ve İsrail’in bunların Gazze’ye geçişine izin vermediği aktarıldı. Bu tür engellemelerin, yalnızca mevcut durumun kötüleşmesine neden olmakla kalmayıp, aynı zamanda bölgedeki sivil halkın yaşam mücadelesini de daha zor hale getirdiği ifade ediliyor.
Özetle, İsrail’in Gazze’ye yönelik saldırılar, yalnızca askeri bir operasyon olarak değerlendirilmemeli. Bu durum, uluslararası hukuk kurallarının ihlal edildiği, insani değerlerin göz ardı edildiği bir tabloyu da beraberinde getiriyor. Bu nedenle, uluslararası toplumun bu durumu daha dikkatli bir şekilde izlemesi ve insanlık adına harekete geçmesi gerekmekte.