İtalya’nın göç politikalarında önemli bir tartışma yaratan gelişmeler yaşanıyor. Özellikle Arnavutluk’taki göçmen merkezlerine yönelik yeni bir transfer süreci başlatıldığı bildirilmektedir. İtalyan haber ajansı ANSA’nın kaynaklarına göre, Lampedusa Adası’nın güneyinde bulunan Libra gemisi, birkaç göçmeni güverteye almış ve bu kişilerin, yapılacak incelemelerin ardından Arnavutluk’taki göçmen merkezlerine nakledileceği ifade edilmiştir.
Libra gemisinin, bu hafta içinde ikinci göçmen grubunu Arnavutluk’a getirebileceği belirtilirken, bu durumun ülke genelindeki güvenli ülke tartışmalarını yeniden alevlendirdiği gözlemlenmiştir. Katanya kentindeki mahkeme, iltica talebinde bulunan ancak hakkında tutuklama emri olan bir Mısırlı göçmenin durumu üzerine yaptığı değerlendirmede, bu kişinin iade edilmesi gereken ülke olan Mısır’a geri gönderilemeyeceğine karar vermiştir. Mahkemenin bu kararı, insan hakları açısından Mısır’ın güvenli bir ülke olmadığına dayandırılmıştır.
Katanya Mahkemesi’nin bu kararı, sağ koalisyon hükümetinin Ekim ayında Mısır’ı “güvenli ülke” olarak tanıyan bir kararname çıkarmasının ardından gelen ilk olumsuz karardı. Başbakan Yardımcısı Matteo Salvini, mahkemenin kararına sert bir tepki göstererek, “Bazı yasaları uygulamayan komünist yargıçlar nedeni ile İtalya artık güvenli bir ülke değil.” ifadelerini kullanmıştır.
Arnavutluk’taki merkezlere yapılan göçmen nakli ile ilgili ilk işlem, 16 Ekim’de İtalyan donanma gemisi Libra tarafından gerçekleştirilmiştir. Bu süreçte 16 düzensiz göçmen Arnavutluk’a götürülmüştür. Ancak bu göçmenler arasında 2 kişi reşit olmamaları ve 2 kişi de sağlık sorunları nedeniyle İtalya’ya geri gönderilmişlerdir. Ayrıca, diğer 12 Mısırlı ve Bangladeşli göçmenin, Roma Mahkemesi tarafından iltica taleplerinin kabul edilmediği takdirde geri gönderilmeleri gereken ülkelerinin “güvenli ülkeler” statüsünde olmadığına hükmedilmiştir. Mahkeme kararı sonrası bu göçmenler 19 Ekim’de İtalya’ya geri getirilmiştir.
Roma Mahkemesi’nin bu kararının ardından, Giorgia Meloni yönetimindeki sağ koalisyon hükümeti, Arnavutluk’taki göçmen merkezlerinin işlevselliğini korumak amacıyla Mısır ve Bangladeş’in de içinde bulunduğu toplamda 19 ülkeye “güvenli ülke” statüsü veren yeni bir kararname hazırlamıştır. Ancak bu durum, Bologna Mahkemesi tarafından geri gönderme için belirlenen güvenli ülkeler listesinin Avrupa Adalet Divanı’na taşınmasını sağlamıştır; böylece yargılama sürecinde hangi kıstasların geçerli olması gerektiği konusunda belirsizlikler ortaya çıkmıştır.
Arnavutluk’taki göçmen merkezleri, 6 Kasım 2023’te İtalya Başbakanı Giorgia Meloni ve Arnavutluk Başbakanı Edi Rama arasında imzalanan bir anlaşma ile yeniden gündeme gelmiştir. Bu anlaşma, İtalyan güvenlik güçleri tarafından Akdeniz’de kurtarılan reşit ve sağlıklı erkek göçmenlerin Arnavutluk’a nakledilmesini ve iltica taleplerinin burada incelenmesini öngörmektedir. Anlaşma, sığınma talebinde bulunmayan reşit olmayanlar, hamile kadınlar ve savunmasız kişileri kapsamamaktadır.
İtalya ile Arnavutluk arasında yapılan bu anlaşmanın, yılda yaklaşık 36 bin düzensiz göçmenin Arnavutluk’taki merkezlere nakledilmesini hedeflediği belirtilmiştir. Ayrıca, İtalya, Arnavutluk’un kuzeybatısındaki Şingin Limanı’nda bir kabul merkezi kurmuş ve Gjader bölgesinde geri gönderme merkezi oluşturmuştur. Bu protokol, İtalya’nın Avrupa Birliği üyesi olmayan bir ülkeye düzensiz göçmenleri
Bu yeni anlaşma, Avrupa’daki göç politikalarının yeniden şekillendirilmesi açısından önemli bir adım olarak değerlendiriliyor. Düzensiz göçmenlerin transferi ve iltica süreçlerinin yönetimi, göç krizinin çözümüne dair farklı yaklaşımların benimsenmesine zemin hazırlayabilir. Ancak, bu tür uygulamaların insan hakları açısından getirebileceği riskler ve uluslararası hukuka uygunluğu konuları, eleştirilere neden olmaya devam ediyor.
Ayrıca, anlaşmanın uygulanmasının Pratiğin, göçmenlerin yaşam koşulları ve güvenliği üzerinde ciddi etkiler yaratabileceği belirtiliyor. Sivil toplum kuruluşları ve insan hakları savunucuları, bu tür merkezlerin kapatılması ve düzensiz göçmenlere daha insani alternatiflerin sunulması gerektiğini savunuyor.
İtalya ve Arnavutluk’un bu işbirliği, Avrupa’daki diğer ülkelerle de benzer anlaşmalar yapma olasılığını gündeme getirebilir. Hükümetler, düzensiz göçle mücadele ederken, insan haklarına saygı göstermeyi ve uluslararası yükümlülüklerini yerine getirmeyi göz önünde bulundurmalıdır.
Sonuç olarak, bu geliştirme, Avrupa’daki göç politikalarının geleceği açısından kritik bir eşik niteliği taşıyor. Aynı zamanda, göçmenlerin haklarını güvence altına almak amacıyla uluslararası işbirliğinin ve dayanışmanın önemini yeniden vurguluyor.