Hizbullah, 25 Ekim 2024 tarihinde yaptığı açıklamada, İsrail’in kuzey bölgeleriyle Lübnan’ın güneyini hedef alan bir dizi saldırı gerçekleştirdiğini duyurdu. Bu saldırılar kapsamında İsrail ordusunun kullandığı 7 adet Merkava tankı, doğrudan hedef alındı. Yapılan saldırılarda, İsrail askerleri arasında ölü ve yaralıların olduğu bildirildi. Hizbullah, gerçekleştirilen saldırılarla birlikte, İsrail’in Safed kenti çevresindeki üç yerleşim birimini ve ayrıca 3 askeri üssü, 2 askeri noktayı ve kuzeydeki bir topçu mevzisini hedef aldı. Bu stratejik eylemlerde, bir İsrail İHA’sının da karadan fırlatılan bir füze ile Lübnan hava sahasından uzaklaştırıldığı kaydedildi.
İsrail’in Hayom gazetesi, bu olayların Hizbullah’ın 8 Ekim 2023 tarihinden bu yana bir günde gerçekleştirdiği en yüksek saldırı sayısını teşkil ettiğini belirtti. 8 Ekim tarihinden bu yana devam eden çatışmalar, Hizbullah ile İsrail ordusu arasında artan bir şiddet sarmalına dönüşmüş durumda. Özellikle 23 Eylül 2024 tarihinde, Lübnan’ın güney kentleri, Bekaa ve Baalbek bölgeleri hedef alınarak yüzlerce hava saldırısı düzenlendi. Bu bombalamaların sonucunda, Lübnan Sağlık Bakanlığı’nın verilerine göre, 8 Ekim 2023 tarihi itibarıyla 104’ü çocuk, 194’ü kadın toplamda 2 bin 634 kişinin yaşamını yitirdiği, 12 bin 252 kişinin ise yaralandığı bildirildi.
Hizbullah lideri Hasan Nasrallah, 27 Eylül 2024 tarihinde Beyrut’a düzenlenen bir hava saldırısında hayatını kaybetti. Bu olay, Hizbullah’ın karşı saldırılarına geri çekilmeyeceğinin ve İsrail’e yönelik roket ve füze atışlarının süreceğinin bir işareti olarak yorumlandı. İsrail, Hizbullah’ın hedef almasıyla birlikte, çoğunlukla askerî üslerini hedef alan bu karşı saldırılarda büyük bir maddi hasar bildirmedi. Ancak, İsrail bombardımanlarının yol açtığı yıkım nedeniyle Lübnan’da yüz binlerce kişi yerinden edildi.
Lübnan hükümetinin açıkladığı verilere göre, özellikle ülkenin güney bölgelerinden Beyrut ve kuzeye doğru büyük bir göç hareketi gözlemleniyor. Hükümet yetkilileri, yerinden edilenlerin 486 binden fazlasının Suriye’ye göç ettiğini vurgularken, bu durumun insanî krizi derinleştiren bir etken olduğu belirtiliyor. Savaşın yıkıcı etkileri, Lübnan’ın sosyal yapısını ve insanlarının yaşam standartlarını tehdit ederken, uluslararası toplumun bu duruma nasıl müdahale edeceği merak konusu haline geldi.
Lübnan’da devam eden çatışmalar ve artan gerginlik, aynı zamanda bölgedeki istikrarı da tehdit ediyor. Hizbullah’ın gerçekleştirdiği saldırılar ve İsrail’in üst düzey yanıtları, her iki taraftan da kayıpları artırırken, insan hayatının yanı sıra bölgedeki güvenlik durumunu da daha karmaşık hale getiriyor. Ortak yaşam alanlarının parçalanması ve toplumsal yapının bozulması, gelecekteki barış umutlarını daha da sarsıyor. Hem Hizbullah’ın hem de İsrail’in stratejileri ve harekâtları, bölgedeki siyasi dengenin nasıl şekilleneceği üzerinde büyük bir etki yaratma potansiyeli taşırken, taraflar arasındaki anlaşmazlıkların çözümü için hangi adımların atılacağı, uluslararası ilişkiler açısından kritik bir önem taşıyor.