Katliamcı İsrail ordusunun Gazze işgali, bir yılı aşkın bir süredir tüm acımasızlığıyla devam ediyor. Bu süreç içerisinde binlerce masum sivil hayatını kaybetti. Her gün düzenlenen yeni saldırılar, işgal altındaki Gazze’de yaşanan insanlık dramını daha da derinleştiriyor. Hava ve karadan gerçekleştirilen bombardımanlardan sağ kurtulmayı başaran Filistinliler, yine de işgalci ordunun baskılarından ve zulmünden kaçış yolu bulamıyor.
Saldırılar sırasında ailesini ve sevdiklerini kaybeden siviller, yıkık dökük binalarda ya da salgın hastalık riskinin yüksek olduğu mülteci kamplarında yaşamaya mahkum ediliyor. Bu insanlar, evlerini kaybetmiş birer mağdur olarak, yıkımın ortasında hayatta kalmaya çalışıyor. Bununla birlikte, İsrail askeri yetkilileri, her şeyi kaybetmiş olan bu sivilleri, bulundukları bölgelerin operasyon alanı olduğunu belirterek zorunlu göçe tabi tutuyor. Böylece, Gazze’nin kuzeyinde birçok masumu evlerinden ve sevdiklerinden ayıran İsrail ordusu, bir tahliye çağrısı daha yapıyor.
Bu zorunlu göç, sivil halkı derinden etkiliyor. Saldırılardan kaçmak için sürekli göç etmek zorunda kalan Filistinli aileler, her seferinde yeniden yol almak zorunda kalıyorlar. Gazze’nin kuzeyindeki evlerini geride bırakarak saldırılardan kaçmak zorunda kalan bir ailenin küçük kızı, bu göç sırasında yaşadığı trajediyi gözler önüne serdi. Gözyaşları içinde olan küçük kız, “Ayağım acıyor, artık yürüyemiyorum. Nereye gittiğimizi bilmiyorum.” diyerek, düştükleri bu korkunç durumun içine düştüklerini ifade etti.
Yaşamak için sürekli bir yerden bir yere gitmek durumunda kalan bu insanlar, psikolojik ve fiziksel olarak büyük bir yıkım yaşıyor. Her yeni saldırı ve yapılan tahliye çağrısı, daha fazla insanın evsiz kalmasına ve sağ kalma mücadelesi vermesine neden oluyor. İşgal altında sıkışıp kalan bu halk, güvenli bir yaşam alanı bulma umuduyla her gün yeni bir tehlikeyle karşı karşıya kalıyor. Hayatta kalmaya çalışırken, yıkılan evlerinin ve kaybettikleri sevdiklerinin hatıralarıyla dolu acı bir geçmişle baş başa kalıyorlar.
Uluslararası toplumun bu duruma müdahale etmemesi, yaşanan insanlık dramına olan sessizlik, bu sıkıntının daha da derinleşmesine yol açıyor. Siviller, bir taraftan işgal ordusunun saldırılarından kaçarken, diğer taraftan da temel ihtiyaçlarını karşılamak için büyük bir mücadele vermek zorunda kalıyorlar. Açlık, susuzluk, hastalık gibi sorunlar, zaten zor koşullarda yaşamaya çalışan bu insanları daha da çaresiz bırakıyor.
Sonuç olarak, Gazze’de yaşanan bu insanlık dışı durum, hem ulusal hem de uluslararası düzeyde acilen ele alınması gereken bir mesele. Masum sivillerin maruz kaldığı bu saldırılar, adeta bir kısır döngü gibi devam ediyor ve insanlık tarihinin en karanlık sayfalarından birine dönüşme riski taşıyor. Her gün yeni acıların yaşandığı, gözyaşlarının döküldüğü, hayatların sona erdiği bu süreçte, dünya kamuoyunun dikkati daha fazlasıyla bu trajediye yönelmelidir.