İran Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Nasır Kenani, İsrail’in Lübnan’ın başkenti Beyrut’a düzenlediği saldırıya tepki gösterdi. Kenani, saldırının Lübnan’ın toprak bütünlüğünü ihlal ettiğini belirterek kınadıklarını dile getirdi. Ayrıca, saldırının uluslararası hukuka aykırı olduğunu vurguladı. Lübnan direnişinin, Filistin’e desteğinde bir değişiklik olmayacağını belirten Kenani, Lübnan devleti, ordusu ve direnişinin İsrail rejiminin saldırısına karşılık verme hakkı olduğunu ifade etti. Ayrıca, bölgede genişleyecek bir savaş ve gerilimden ABD ve İsrail rejiminin sorumlu olduğunu belirtti. Kenani, uluslararası toplumu ve Birleşmiş Milletler’i, İsrail saldırıları karşısında sorumluluk almaya çağırdı. Lübnan’ın güvenliği ve barışı için BM’nin harekete geçmesini ve İsrail saldırılarını önlemesini talep etti.
Söz konusu saldırı, İsrail Savunma Kuvvetleri tarafından Majdal Shams’a yapılan bir saldırı sonrasında gerçekleşti. İsrail, bu saldırıya misilleme olarak Beyrut’un güneyinde bulunan Dahieh banliyösüne hava saldırısı düzenledi. Bu saldırıda Hizbullah lideri Hasan Nasrallah’ın üst düzey danışmanlarından Fuad Shukr hedef alındı. Ancak Shukr, saldırıdan sağ kurtulmayı başardı.
İran’ın tepkisi, Lübnan’ın toprak bütünlüğünü koruma ve İsrail’in saldırgan politikalarının durdurulması amacıyla yapılan bir çağrı niteliğindeydi. Kenani, Lübnan’ın haklarını savunma ve direniş gösterme hakkına sahip olduğunu vurgulayarak, uluslararası toplumun bu konuda sorumluluk alması gerektiğini dile getirdi. Ayrıca, İsrail’in bölgede yaratacağı gerilimin ve savaşın sorumluluğunun ABD ve İsrail rejiminde olduğunu belirtti.
Bu gelişmeler, Orta Doğu’da gerginliğin arttığı ve uluslararası ilişkilerin daha da karmaşık hale geldiği bir dönemde meydana geldi. İran’ın İsrail’in saldırgan politikalarına karşı net bir tavır sergilemesi ve Lübnan’a destek vermesi, bölgedeki dengeleri daha da karmaşık hale getirebilir. Bu nedenle, uluslararası toplumun bu gelişmeleri dikkatle takip etmesi ve gerekli adımları atması gerekmektedir. Bu olaylar, bölgedeki istikrarsızlığı artırabileceği gibi, daha geniş çaplı çatışmalara da yol açabilir. Bu nedenle, taraflar arasındaki gerilimi azaltacak ve diyalog yoluyla çözüm bulunmasını sağlayacak adımlar atılmalıdır.