Venezuela’nın başkenti Caracas’ta düzenlenen “Uluslararası Filistin ile Dayanışma Konferansı”nda konuşan Venezuela Devlet Başkanı Nicolas Maduro, Filistin davasını güçlü bir şekilde destekleyeceklerinin altını çizdi. Maduro, Filistin halkının adalet ve bağımsızlık arayışını yalnız bırakmayacaklarını vurguladı.
Konferans sırasında Maduro, dünya genelinde adil bir yaşam sağlamak için mücadele eden insanlara hitap etti. Ona göre, Filistin davası, yüzyıllar boyunca süregelen adalet arayışlarının en haklı olanıdır. “Bu, insanlığı birleştiren bir davadır,” ifadelerini kullanan Maduro, Filistin’in durumunun evrensel bir insanlık meselesi olduğunu belirtti.
Maduro, ABD, Avrupa ve Latin Amerika’nın aşırı sağını, İsrail’in Filistin’deki eylemleri nedeniyle suçladı ve bu ülkelerin, Filistin’deki soykırımın suç ortağı olduğunu öne sürdü. Bu bağlamda, faşizm ve siyonizme karşı küresel bir mücadele vermek gerektiğine inanıyor ve bu mücadelenin merkezine Filistin’i koyacaklarını ifade etti.
Filistin halkının kendi bağımsız devletine sahip olma hakkını savunduklarını anlatan Maduro, “Filistin’de bugün yaşananlar, açık bir soykırımdır. Çocuklar, kadınlar ve erkekler her gün haksızlığa uğruyor, bu durum karşısında derin bir acı içindeyiz,” dedi. Bu sözleriyle, Filistin topraklarında yaşanan insani krizlere dikkat çekmek istedi.
Dünya genelinde Filistin’in yaşama, bağımsız olma ve varlığını sürdürme haklarının savunulmasının önemi üzerinde duran Maduro, Filistin davasının sadece bölgesel değil, global bir önem taşıdığını vurguladı. “Filistin’in özgürlüğü, Venezuela, Latin Amerika ve Karayipler’in varlık hakkı kadar önemlidir. Biz, Filistin ve Orta Doğu halklarıyla dayanışma içindeyiz,” şeklinde konuştu.
Konferansta yaptığı konuşma ile Maduro, insanlığın en önemli mücadelesinin Filistin’in özgürlüğü için olduğunu sözlerine ekledi. “Filistin halkı, adaleti hak ediyor ve tüm insanlığın desteği ile bir gün bu haklarını elde edecekler,” diyerek süregelen mücadeleye olan inancını dile getirdi. Bu sözleriyle, Filistin’in kaderinin yalnızca onların değil, tüm insanların meselesi olduğunu bir kez daha vurgulamış oldu.